Yörenizi çağrıştıran bulduğunuz ifadelerden istediklerinizi kullanarak aşağıya hikaye edici kısa bir metin yazınız. Metninize uygun bir başlık koymayı unutmayınız. (Yemek ve yerel dil)
Fırtına Vadisi’nde Bir Öğle Yemeği
Karadeniz’in yeşilin her tonunu barındıran doğası, güneş ışığının bulutların arasından süzüldüğü tatlı bir bahar gününde, içimi huzurla dolduruyordu. Fırtına Vadisi’nin ıslak taşları arasından şırıl şırıl akan suyun sesi, huzurun melodisi gibiydi kulaklarımda. Bu vadinin bereketli toprakları, dillere destan öğle yemeklerinin çıkmasına vesile oluyordu.
Bir yandan annemin “Gel hele, gel! Misafirimizi mahrum etmeyelim!” diye seslenmesiyle, diğer yandan içeri yayılan karalahana sarması kokusuyla büyülenmiştim. Taze toplanmış kara lahanalar, pirinç ve baharatlarla özenle sarılmıştı; bu yemeği annenin eliyle yapılmıştan başka hiçbir yerle kıyaslayamazsınız. Yanında, hava kadar yumuşak mısır ekmeği ve közde pişmiş kırmızı biberler, masamızı donatıyordu.
Bizim buraların yemekleri sadece mideye değil, aynı zamanda ruha da hitap ederdi. Yemek masasında hoş bir şiveyle konuşan yerel halk, sohbete ayrı bir tat katıyordu. Dedem, kalın Karadeniz şivesiyle bir hikaye anlatmaya başladı, “Vakti zamanında, dağlar ayna tutardı denize…” Diyerek başladı söze. Anlattıklarıyla hem geçmişe bir yolculuk yapıyor, hem de karnımızı doyuruyorduk.
O gün, o vadide sık sık işittiğimiz yerel lakırdılar arasında, kaybolmak, kaybolsa da hep bir şekilde geri dönen bir çocuk gibi hissettiriyordu bizi. Her fiskiyi, her anıyı içimize çekiyor, Fırtına Vadisi’nin sadece bir yer değil, aynı zamanda bir hikaye, bir kültür, ve evimiz olduğunu bir kez daha anlıyorduk.
Kaynakları korumamız gereken miras üzerinden pek çok değerli sohbet etmiştik; temiz havadan doğanın kutsal seslerine, her biri bir öğretmen gibi bize bir ders bırakıyordu. Ve masada bu lezzetlerle birlikteliğimiz, tüm bunların ahengine örülen bir motif gibi kalpten kalbe işliyordu.
Böylece, Karadeniz’in mavisi ve yeşili, öğle yemeğimiz ve iç yenilenen umutlarım benim yoldaşım olurken, etrafımızdaki her ses gibi bizler de vadide yankılanıyorduk…