Yalnızlık ile ilgili dramatik bir uzun hikaye
Yalnızlık ile İlgili Dramatik ve Uzun Hikaye
Sessizliğin İçindeki Çığlıklar
Bir zamanlar sessiz, sıradan bir kasabada, herkesin birbirini tanıdığı, yaşamların doğup büyüdüğü ve yine bu topraklarda son bulduğu bir yerde genç bir kız yaşardı. Adı Selin’di. Selin, fiziksel olarak herhangi birinden farklı olmasa da ruhunda derin bir yalnızlık barındırıyordu. Bu onun hayatını karartan, neşesini elinden alan bir duyguydu. İnsanların yüzlerine gülümsemesine rağmen içindeki boşluğu ve kimseye anlatamadığı acısını her gece yalnız yatağında ağlayarak yaşıyordu.
Selin, genç yaşlarına rağmen birçok çocuk gibi kolay bir hayat yaşamamış, annesi ve babasını küçük yaşta bir kazada kaybetmişti. Onu büyüten, soğuk ve sevgiden uzak büyükannesi, yalnızca bir çatı ve yemek vererek sorumluluğunu yerine getirmişti. Ancak o çatının altında hiçbir sevgi ağacı büyümemiş, hiçbir tatlı kelime yankılanmamıştı. Selin, kendisini sadece “biriniz” gibi hisseder, bu dünyada var olmasının hiçbir kıymeti olmadığını düşünürdü.
Kardeşlik Umutları
Bir gün, Selin tesadüfen eski bir sandıkta annesinin yazdığı sararmış bir mektubu buldu. Mektubun satırları titrek ama sevgi doluydu. Şöyle yazıyordu:
“Sevgili Selin’im, eğer bunu okuyor olursan biz belki yanında olamayacağız. Ama bil ki seni sonsuz seviyoruz. Sen bu dünyanın en güzel çiçeği, en güzel hediyesisin. Ve senin kim olduğun yalnızlığa değil, sevgiye açılan bir kapıdır. Unutma, senin bir kardeşin olabilir… Belki bir gün yollarınız kesişir.”
Selin bu mektupta yazılanlara inanmakta zorlanmıştı. Bir kardeşi mi vardı? Kardeşi varsa neden bugüne kadar hiç bahsedilmemişti? Bu, hayatının boşluğunu doldurabilecek bir umut olabilirdi.
Arayışın Başlangıcı
Selin, mektubu bulduktan sonra günlerce düşüne taşına bir karar verdi: Kardeşini bulacaktı. Nerede olduğunu, kim olduğunu bilmese de içinde beliren bu umut, onu kasabanın sokaklarında sessiz arayışlara itti. Çocukluğundan beri kimsenin dostu olmayan Selin, yıllarca yapamadığını yaptı ve bir komşusuna gitti. Yaşı sekseni geçmiş olan Sadiye Teyze, kasabanın geçmişini iyi bilen biriydi.
Sadiye Teyze, Selin’i görünce şaşırsa da ona sıcak davrandı. Selin, annesinin mektubunu gösterip sordu:
- “Teyze, benim bir kardeşim olabilir mi? Annem bu mektubu yazmış ama hiç haberim yoktu.”
Yaşlı kadın derin bir iç çekerek şöyle dedi:
- “Annenin bir sırrı vardı. Seni büyütürken başına gelen zorluklardan haberdar değildik. Evet, senin bir erkek kardeşin vardı ama onun doğumundan çok kısa süre sonra başınızdan kazalar geçti. Söylentilere göre bir aile bebeği evlat edindi ama kim olduğunu bilmiyoruz.”
Selin’in içindeki yalnızlık yerini belirsiz bir heyecana bırakmıştı. Hayali bile olsa, sanki bir süreliğine yalnızlık kenara çekilmiş gibiydi. Komşularından duyduğu bu hikaye ile kasabasını terk edip iz sürmeye karar verdi.
Uzun Yollar ve Derin Hayal Kırıklıkları
Selin’in aradığı kardeşi onun için bir umut ışığı olmuştu ama bu yolculuk düşündüğünden zordu. Günlerce ince ipuçlarıyla şehirden şehre dolaştı. Tanıştığı insanlar ona hikayeler anlattılar, bazen bir iz bulmuş gibi oldu ama sonu hep hüsranla bitti. Yaşamın acımasız dalgaları Selin’in yelkenlerini durmadan yıpratıyordu. Ancak, yılmadı.
Selin’in içindeki ses ona, hayatında ilk defa bir anlam bulduğunu söylüyordu. Belki de bu arayış, kardeşini bulmaktan öte, kendi içindeki yalnızlığı yenmek için bir savaştı.
Terkedilmiş Lisenin Sırrı
Yılların yorgunluğu ve çaresizliği üzerine çökmeye başlamışken, yıllar önce gittiği kasabaya geri döndü. Ancak bu kez kasabayı farklı bir gözle gördü. Çocukken birçok yerden uzaklaşmayı tercih etmişti ama şimdi öğrenildiği kasabada terk edilmiş bir lise binasının sıkıcı sıraları arasında bir ipucu buldu.
Lise müdüründen en eski mezun dosyalarını istemesiyle enteresan bir gerçek ortaya çıktı.