Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…
Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… ayrılıyor yolumuz
Şiirinin düz yazılı hali
Sanat Şiirinin Düz Yazılı Hali
Bir konuşmada Beytullah_Duman, doğanın güzelliğini ve farklı bakış açılarını anlatıyor. Bahçenin sadece ona özgü olmadığını, kendi yurtlarının birçok baharı barındırdığını söylüyor. Başkalarının, karşılaştıkları ince mozaikleri aradıklarını ama onların duvarda gördükleri bir yazının veya yeşil bir çininin kendilerine heyecan verdiğini dile getiriyor.
Bir kelebek gördüğünde derinden etkilenen kişinin aksine, onun kalbini büyük bir zeybeğin toprağa vurması etkiliyor. Fırtına gibi duyulan orkestraların, kişiyi sarsarken, acı çekenlerin içli nefeslerinin kendilerinde en yanık müzik yerine geçtiğini anlatıyor.
Yabancı bir şehirde bir heykeli uzun süre inceleyen kişi ile köylünün duruşundan ruhunun büyük zevk aldığını belirtiyor. Anadolu’yu, yazılmamış bir destan gibi gördüklerini ve bu yolda türküler tutturduklarını ifade ederek, yol arkadaşına veda ediyor.
Özet: Beytullah_Duman, farklı bakış açılarını ve doğanın bir sanat formu olarak nasıl algılandığını tartışıyor, sonunda bir yol ayrımına geldiklerini belirtiyor.