Soru: Atatürk’ün bu sözü ile ilişkili olan ilke ve inkılap aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
Cevap: Bu soruda Atatürk’ün verdiği ifade şudur:
“Her kişi istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasi fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yerine getirmek veya getirmemek hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.”
Bu ifade öncelikle laiklik ilkesini işaret etmektedir. Atatürk’ün laiklik anlayışı, bireyin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olmasını ve devletin her türlü din baskısından uzak bir şekilde düzenlenmesini hedefler.
Doğru cevap:
Laiklik → Halifeliğin kaldırılması
Bu ifadeden hareketle Türk gençliği ile ilgili bölüm için bilgiler aşağıdaki gibi yorumlanabilir:
Gençlik kısmında yer alan metinde, Türk gençliğinin Atatürk’ün çizdiği yolda kararlılıkla yürümek ve gelecek nesli Türkiye Cumhuriyeti’nin yüksek idealleri doğrultusunda ileriye taşımak konusunda ne kadar kararlı olduğunu vurgulamakta. Bu, Türk gençliğinin milli bilinç ve özveri ile dolu olduğunu göstermektedir.
Eğer başka detaylarla ilgili soruların varsa, sormaktan çekinme!
@sorumatikbot
“Atatürk’ün bu sözü ile ilgili olan ilke ve inkılap aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?”
Cevap: B) Laiklik - Halifeliğin kaldırılması
Açıklama:
Atatürk’ün “Herkes istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasi fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yerine getirmek veya getirmemek hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.” şeklindeki sözü, inanç ve düşünce özgürlüğünün güvence altına alınmasını vurgular. Bu ifade, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını esas alan Laiklik ilkesine işaret eder. Halifeliğin kaldırılması da (3 Mart 1924), dinî otoritenin devlet yönetiminden ayrılması yolunda atılan önemli bir inkılaptır ve doğrudan Laiklik ilkesiyle ilgilidir.
@username
Atatürk’ün bu sözü ile ilgili olan ilke ve inkılap aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
Cevap:
Bu soruya temel olarak baktığımızda, Atatürk’ün ifade ettiği “Her kişi istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasi fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yerine getirmek veya getirmemek hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.” şeklindeki söz, insanların din ve vicdan özgürlüğüne vurgu yapar. Bu özgürlük ortamı, devletin din kurumları üzerinde tahakküm kurmaması ve din ile devlet işlerinin ayrılmasını ifade eden laiklik ilkesiyle örtüşür.
Bu bağlamda, laiklik ilkesi kapsamında yapılan en önemli inkılaplardan biri halifeliğin kaldırılması olmuştur. Dolayısıyla ilgili seçenekte yer alan “Laiklik – Halifeliğin kaldırılması” doğru eşleştirmedir. Soru için verilen şıklarda bu eşleştirme B şıkkında yer almaktadır.
Aşağıdaki uzun ve kapsamlı açıklamada, laiklik kavramının detayları, halifeliğin kaldırılmasının tarihsel ve siyasal boyutu, diğer inkılaplar ve ilkelerle arasındaki ilişki ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
Laiklik Kavramı ve Tarihsel Arka Plan
Laiklik, en genel anlamıyla, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve bireyin inanç özgürlüğünün teminat altına alınması olarak tanımlanabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, laikliği sadece din ve devlet işlerinin ayrılması yönüyle değil, “özgür düşünce” zemininde birebir ilişkilendirmiştir. Ona göre laiklik ilkesi yalnızca kurumsal düzenlemeleri değil, aynı zamanda toplumun düşünce yapısını da etkilemeli; özgür düşünceyi, vicdan hürriyetini, inanç özgürlüğünü korumalıdır.
Laiklik ve Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne Geçiş
- Osmanlı Devleti’nde Dinî Otorite: Osmanlı padişahları sık sık halife unvanını kullanmış, dini gücü de siyasal güce ekleyerek yönetimi sürdürmüşlerdi. Osmanlı son döneminde Batı etkisiyle modernleşme eğilimleri doğsa da bu hareketler dinî otoriteyle çoğunlukla çelişmişti.
- Cumhuriyete Giden Yol: Millî Mücadele ve Cumhuriyet’in ilanıyla beraber, egemenliğin kaynağının millete ait olduğu anlayışı resmen benimsendi. Bu durum, zaten geleneksel dinî otoritenin devlet yönetimi üzerindeki etkisini zayıflatmaya başlamıştı.
- Halifeliğin Kaldırılması: 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen bir yasayla halifelik makamı lağvedildi. Bu, laiklik yolunda atılan en kritik adımlardan biridir çünkü halifelik kurumu, ulusal egemenlik esasıyla temellenen bir anlayışın sürdüğü devlet modelinde çelişki yaratıyordu.
Atatürk’ün Sözü ve Laiklik İlişkisi
Atatürk’ün “Her kişi istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasi fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yerine getirmek veya getirmemek hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.” ifadesinin dayandığı temel esaslar şöyle özetlenebilir:
- Fikir Özgürlüğü: Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, laik düzenin ve demokrasinin temel taşlarından biridir.
- Vicdan Hürriyeti: Bireylerin inançlarını serbestçe belirleyebilmesi, istediği dine mensup olabilmesi, hatta hiçbir dine mensup olmayı da tercih edebilmesi demektir.
- Siyasal Tercih Özgürlüğü: Kişinin kendi siyasal düşüncesini, felsefi yaklaşımını, dinî veya seküler bakış açısını serbestçe seçebilmesi.
- Devletin Din Üzerinde Tahakküm Kurmaması: Devlet, herhangi bir teokratik yönetim biçiminden uzak durarak, inanç özgürlüğünü koruyucu bir çerçevede kalmalıdır.
Bu ilke, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri arasında sayılır ve inkılapların büyük çoğunluğu laik devleti güçlendirmek adına gerçekleştirilmiştir.
Halifeliğin Kaldırılması ve Laikliğe Geçiş Süreci
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924), laiklik ilkesinin uygulanması hususunda en sembolik ve en köklü adımlardan biridir. Bu inkılapla, Osmanlı Devleti’nin yüzyıllardır sürdürdüğü İslam Halifeliği makamı ortadan kaldırılmıştır. Süreç şu şekilde özetlenebilir:
1. Halifeliğin Varoluş Sebebi
- Tarihsel Miras: Hz. Muhammed’in (S.A.V.) vefatından sonra Müslümanların siyasi önderi konumunda halifeler bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti, özellikle Yavuz Sultan Selim döneminde halifeliğin kendine geçtiğini kabul etmiş ve bu makamı Osmanlı padişahlığının bir uzantısı olarak tesis etmiştir.
- Milli Egemenlik İlkesiyle Çelişkisi: Millî egemenlik anlayışı, egemenliğin kaynağını milletten aldığını vurgular. Halifelik ise bir dini-siyasi önderlik kurumuydu. Bu iki kavram bir arada yürütüldüğünde, modern cumhuriyet düzeni içerisinde otoritenin bölünmesi veya çelişkisi söz konusu olabiliyordu.
2. Lozan Antlaşması ve Ulus Devlet Mantığı
- Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Lozan Antlaşması ile birlikte bağımsız yeni Türk Devleti’ni uluslararası alanda tanıtmakla kalmadı, aynı zamanda ulus devlet kimliğini de pekiştirdi. Ulus devlet yapısı, teokratik bir unsur olan halifeliği anlamsız kılıyordu.
- Atatürk, bu çelişkiyi giderebilmek için halifelik kurumunun lağvedilmesi gerektiğine inanıyordu.
3. Halifeliğin Kaldırılışının Hukuki Süreci
- 3 Mart 1924 Tarih ve 431 Sayılı Kanun: TBMM’de kabul edilen bu yasa ile halifelik makamı resmen kaldırıldı.
- Bu kanun aynı gün içinde “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (eğitimde birleştirme), “Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması” gibi düzenlemeleri de içeriyordu. Bu sayede eğitim ve din işleri, modern devlet örgütlenmesinin içerisinde laik bir çerçevede yeniden yapılandırıldı.
4. Laikliğin Anayasal Boyutu ve Gelişimi
- 1928 Anayasa Değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin dininin İslam olduğu ifadesi anayasadan çıkarıldı.
- 1937 yılında laiklik ilkesi Anayasa’ya açıkça dâhil edilerek bu durum resmen tescillenmiş oldu.
Diğer İlkeler ve İnkılaplarla Karşılaştırma
Soruda yer alan diğer ilkeler ve onlarla eşleştirilen inkılaplar da aşağıdaki gibidir:
- Cumhuriyetçilik – Saltanatın Kaldırılması
- Halkçılık – Medeni Kanun’un Kabulü
- Milliyetçilik – Türk Dil Kurumunun Açılması
Bu dört ilke ve inkılapların temel mantıklarını kısaca inceleyelim:
1. Cumhuriyetçilik – Saltanatın Kaldırılması
- Cumhuriyetçilik, egemenliğin saltanattan millete geçmesidir. Osmanlı’da devlet ve yönetim padişahın şahsî varlığı gibi görülürken, Cumhuriyetçilik anlayışıyla devletin sahibi millet olmuştur.
- Bu kapsamda saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922), millet üzerindeki padişah egemenliğine son vererek meclis ve halk iradesini ön plana çıkarmıştır.
2. Halkçılık – Medeni Kanun’un Kabulü
- Halkçılık, halkın yararını ve çıkarını önceleyerek toplumsal eşitliği sağlamaya yönelik bir ilkedir.
- Türk Medeni Kanunu (17 Şubat 1926), özellikle kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında, miras, boşanma, evlenme gibi hususlarda çağdaş düzenlemeleri getirmiştir. Bu kanunla beraber kadının toplumsal statüsü güçlenmiş, halk arasında eşitlik esasına dayalı modern bir hukuk düzeni kurulmuştur.
- Dolayısıyla Medeni Kanun, “halkçılık” ilkesinin pratikte bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
3. Milliyetçilik – Türk Dil Kurumunun Açılması
- Milliyetçilik, milleti bir arada tutan kültürel, dilsel ve manevi bağları güçlendirmeye yönelik ilke olarak tanımlanır.
- Atatürk, milliyetçilik kavramını ırk esasına değil, kültürel birlikteliğe ve ortak geçmiş-milli benlik bilincine dayalı olarak ele almıştır.
- Bunun en somut tezahürlerinden biri de, Türk diline düzen ve bilimsel yöntemler getirmek üzere çalışmalar yürüten Türk Dil Kurumunun (TDK) kurulmasıdır (1932).
4. Laiklik – Halifeliğin Kaldırılması
- Yukarıda detaylı şekilde ele alındığı gibi, laiklik ilkesine uygun olarak halifelik makamı kaldırılmıştır.
- Böylece devlet işlerinde dinî otorite devreden çıkmış, düşünce ve inanç özgürlüğü teminat altına alınmıştır.
Tarihsel Arka Plan ve İnkılapların Birbirini Tamamlaması
Atatürk devrimleri (Inkılapları) birbirinden bağımsız hareketler olarak değil, bütüncül bir modernleşme projesi olarak görülmelidir. Bu modernleşme projesinde:
- Egemenliğin millete geçmesi (Cumhuriyetçilik ve saltanatın kaldırılması),
- Dinî otoritelerin siyaset üzerindeki etkisinin ortadan kalkması (Laiklik ve halifeliğin kaldırılması),
- Toplumsal eşitlik ve adaletin sağlanması (Halkçılık ve Medeni Kanun’un kabulü),
- Milli birlik ve beraberliğin kültürel açıdan güçlendirilmesi (Milliyetçilik ve Türk Dil Kurumunun açılması),
- Eğitimde birlik ve modern bilimsel yöntemlerin benimsenmesi (Tevhid-i Tedrisat Kanunu),
- Uluslararası ölçekte çağdaş devlet kurumlarının kurulması (Çağdaş hukuk düzenine geçiş, takvim, ölçü birimleri, kılık kıyafet inkılapları vb.)
hepsi, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma, aklın ve bilimin öncülüğünde bir devlet düzeni kurma hedefine hizmet eder.
Laiklik İlkesinin Topluma Etkileri
Laiklik, sadece hukukî ve kurumsal düzeyde değil, toplumsal yaşama da büyük etkilerde bulunmuştur:
- Eğitim: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) ile eğitimde çok başlılık giderilmiş, dinî ve geleneksel medreselerin kapatılıp laik eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması sağlanmıştır.
- Toplumsal Yaşamda Çeşitlilik: Farklı inanç gruplarına, mezheplere, dinlere mensup bireylerin hukuk önünde eşit olmasının yolu açılmıştır.
- Hoşgörü ve Barış Ortamı: Laik sistem, dinin ve vicdanın baskı unsuru olmaktan çıkıp, bireysel alanın bir parçası hâline gelmesini hedefler. Bu, inançlar arası hoşgörüyü ve toplumda barış iklimini güçlendirir.
- Siyasal Karar Alma Süreçleri: Devlet yönetimi, aklî ve bilimsel veriler ışığında yürütülerek dinî dogmalardan bağımsız karar mekanizmaları oluşturur.
Laikliğin Gelişimi ve Hukuksal Dayanaklar
- 1924 Anayasası Değişiklikleri: Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı’nın kaldırılmasıyla (Şeriye ve Evkaf Vekâleti) dinî kurumların devlet üzerindeki etkisi zayıflatıldı.
- 1928 Anayasa Değişikliği: “Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır.” maddesi çıkarıldı.
- 1937 Anayasa Değişikliği: “Laiklik” Anayasa’da yerini aldı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel karakteri olarak belirtildi.
Bu hukuksal süreç, yeni devletin niteliğini netleştirdi ve Atatürk devrimlerinin tamamlanmasında kilit rol oynadı.
Halifeliğin Kaldırılması ve Yansımaları
Halifelik makamının kaldırılması, yalnızca bir kurumu ortadan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda Osmanlı’dan miras kalan Türk toplumunun uluslararası arenada daha modern, daha çağdaş ve laik bir düzene kavuştuğunu dünyaya gösterdi. Bu, yeni kurulan cumhuriyetin dış politikada da daha rasyonel ve laik bir çerçevede hareket etmesini destekledi:
- Uluslararası İlişkilerde Etki: Laik düzen, Batı dünyası başta olmak üzere pek çok ülke tarafından olumlu karşılanmış, Türkiye’nin uluslararası statüsünü güçlendirmiştir.
- İç Siyasal Düzen: Halifelik kaldırıldıktan sonra siyasal yetkiler tamamen TBMM ve Cumhurbaşkanlığı makamında toplanmıştır. Dini rolleri üstlenen kurumlar ise Diyanet İşleri Başkanlığı çatısı altına alınarak devletin gözetiminde düzenlenmiştir.
- Toplumsal Kaynaşma: Halifeliğin kaldırılması ve laiklik ilkesiyle, farklı etnik ve mezhepsel grupların aynı çatı altında “vatandaşlık” bilinci etrafında birleşmesine olanak sağlanmıştır.
Aşağıdaki Tablo ile İlke-İnkılap Eşleştirmeleri
Aşağıdaki tabloda soruda geçen dört ilke ve bunlarla doğrudan ilişkili olan inkılapların kısa bir özetini görebilirsiniz:
İlke | İnkılap | Tarih | Önemi |
---|---|---|---|
Cumhuriyetçilik | Saltanatın kaldırılması | 1 Kasım 1922 | Ulusal egemenlik esasını yerleştirmiş, padişah otoritesine son vermiştir. |
Laiklik | Halifeliğin kaldırılması | 3 Mart 1924 | Dini otoritenin devlet yönetiminden ayrılmasını sağlamış, vicdan hürriyetini güçlendirmiştir. |
Halkçılık | Medeni Kanun’un kabulü | 17 Şubat 1926 | Toplumsal hayatta eşitlik ve adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. |
Milliyetçilik | Türk Dil Kurumunun açılması | 1932 (2 Temmuz 1932) | Milli kültür ve dil birliğini desteklemiş, ulus bilincini geliştirmeyi amaçlamıştır. |
Görüldüğü üzere, tabloda Laiklik – Halifeliğin kaldırılması eşleştirmesinin B şıkkında yer alması en doğru ifadedir.
Laiklik İlkesinin Uzun Vadeli Kazanımları
- Demokratik Gelişim: Laik devlet anlayışı, demokrasinin önkoşullarından olan çoğulculuk ve hoşgörünün teminatıdır.
- Toplumun Çağdaşlaşması: Bilimsel düşünceyi ve özgür aklı benimsemek, inkılaplar yoluyla kurumsallaşarak toplumu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaya yönelik güçlü bir zemin oluşturur.
- Kadın Hakları ve Toplumsal Eşitlik: Kadın haklarının genişletilmesi, kadınlara seçme-seçilme hakkının tanınması, eğitimden çalışma hayatına geniş katılımın sağlanması, laik sistemin getirdiği reformist anlayış dâhilinde gerçekleşmiştir.
- Fikir ve Sanat Hayatında Gelişme: Kendini ifade edebilme özgürlüğü ve bağımsız düşünce ortamı, sanat, edebiyat ve fikir hayatının da gelişmesine temel oluşturur.
Halifeliğin Kaldırılmasının Tarihi Detayları
Türk siyasal tarihinde Halifeliğin kaldırılması, gerek Cumhuriyet’in ilanı gerekse Saltanatın kaldırılmasından sonra atılan en köklü devrimlerden biri olarak nitelendirilir. 3 Mart 1924 tarihinde TBMM’de gerçekleştirilen oturumda şu maddeler kabul edilmiştir:
- Halifeliğin Kaldırılması: Osmanlı hanedanından gelen halifenin bu unvanı düşmüş, hilafet merkezi de tarihe karışmıştır.
- Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması: Din ve Vakıflar Bakanlığı olarak adlandırılabilecek bu vekâletin yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Ancak bu başkanlık, devletin yürütme organına bağlı, elinde siyasî yetki olmayan bir kurumdur.
- Tevhid-i Tedrisat Kanunu: Medreselerin kapatılması ve modern okullarda laik eğitim sisteminin benimsenmesi yolunda atılmış büyük bir adımdır.
Bu maddeler, Türkiye’de çağdaş, millî ve laik bir eğitimin altyapısını hazırlamış, aynı zamanda devletin dini temeller üzerinden meşrulaşma çabalarını ortadan kaldırarak egemenliği millette sabitlemiştir.
Laiklik ve Özgürlükler Arasındaki İlişki
Atatürk’ün söz ettiği düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlüğü, laiklik anlayışının doğal bir uzantısıdır. Laiklik;
- Bireylerin öznel inançlarına saygılı olmayı,
- Farklı inançlara sahip kişilerin barış içinde beraber yaşamalarını sağlamayı,
- Hukuk önünde eşitlik ilkesini gözetmeyi,
- Toplumsal düzenlemelerde akıl ve bilim yolunu önde tutmayı içerir.
Dolayısıyla laik bir toplumda, herhangi bir dinin veya inancın devletin resmi politikası olması veya bireyler üzerine dayatılması söz konusu olmadığı gibi, bu inançların bastırılması ve yasaklanması da söz konusu değildir.
Soruya Dönüş ve Şıkların Değerlendirilmesi
Sorunun şıkları şu şekilde verilmiştir:
A) Cumhuriyetçilik – Saltanatın kaldırılması
B) Laiklik – Halifeliğin kaldırılması
C) Halkçılık – Medeni Kanun’un kabulü
D) Milliyetçilik – Türk Dil Kurumunun açılması
Bu şıklar incelendiğinde, Atatürk’ün “Her kişi istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasi fikre sahip olmak…” diye başlayan sözü, direkt olarak insanın inanç ve düşünce özgürlüğünün altını çizer ki bu özgürlükler laiklik ilkesiyle korunur. Laiklik doğrultusunda gerçekleştirilen inkılaplardan biri de “Halifeliğin kaldırılması”dır.
Dolayısıyla doğru cevap “B) Laiklik – Halifeliğin kaldırılması” seçeneğidir.
Uzun Bir Örnek: Laiklik ve Güncel Yansımalar
Günümüz Türkiye’sinde laiklik, hukukî bir ilke olmanın yanı sıra toplumsal yaşamın düzenleyici bir unsuru olmaya devam etmektedir. İç ve dış politika, eğitim sistemi, toplumsal hayata dair düzenlemeler laik çerçevede yürütülmektedir. Laiciliğin benimsendiği bir devlette:
- Resmî kurumlar dinî ritüellere göre değil, kanunların öngördüğü şekillerde hareket eder.
- Farklı görüş ve inançtaki insanların bir arada yaşaması, hukuk güvenliği ile sağlanır.
- Devlet, herhangi bir özel mezhep veya din lehine düzenleme yapmaz, yapmamalıdır.
Bu sistem, aynı zamanda toplumsal çoğulculuk ve demokratik katılım temelinde işlerlik gösterir.
Özet ve Sonuç
- Sözün İçeriği: Atatürk’ün özgür düşünce ve inanç vurgusu yaptığı sözü, doğrudan laiklik ilkesine işaret eder.
- İlke-İnkılap Eşleştirmesi: Laiklik ilkesi ile “Halifeliğin kaldırılması” inkılabının ilişkisi, dinin devlet işi olmaktan çıkarılarak millet egemenliğinin güçlendirilmesi fikrine dayanır.
- Doğru Şık: Verilen şıklar arasında doğru eşleştirme “B şıkkı”dır.
- Geniş Bağlam: Laiklik, diğer inkılaplarla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaşlık ve bilim yoluna taşıyan devrimlerin parçasıdır. Bu devrimler bir bütünlük içinde gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik gibi ilkelerin her biri, devletin ve toplumun modernleşmesine, çağdaş normlara ulaşmasına katkı sağlamıştır.
Kısaca, Atatürk’ün vurguladığı düşünce, inanç ve vicdan hürriyeti, başta devlet mekanizması olmak üzere toplumun tüm alanlarında laiklik ilkesinin pratikte uygulanmasıyla mümkün kılınmıştır. Halifeliğin kaldırılması da bu ilkeden beslenen ve laik devlet düzenini pekiştiren en önemli inkılaplardan biridir.
Kaynaklar ve Ek Okumalar
- Nutuk (Söylev), Mustafa Kemal Atatürk
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1937 ve sonraki değişiklikler)
- Türk İnkılap Tarihi, Mehmed Niyazi
- Türkiye Tarihi, Stanford J. Shaw
- Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Komisyon Kitapları, MEB Yayınları