İslam Gökbilimin Kuruluşu ve Haritacılık
Turan: Sizlerin de teşviki ile biz oradaki eserlerden 2 tanesini
buraya getirdik hatta bir tanesi de benim elimde. Bu objeleri bize
biraz anlatır mısınız? Müzeye gittiğinde insanlar ne görecek?
Sezgin: Bakınız şurada bir yer küresi var. Bu küre çok önemlidir.
Müslümanlar daha 8. ve 9. yüzyılda Yunanlılardan ve Bindilerden
matematik coğrafyanın bazı esaslarını öğrenmişlerdi. 9. yüzyılın
başlarında Halife Me’mun, Marinos’un dünya haritasına bakıla
rak, enlem, boylam dereceleri ölçülerine dayanarak yeni bir dünya
haritası yapılması, yeni bir coğrafya kitabı yazılması emrini verdi.
Bu iş için coğrafyacı, astronom ve matematikçiler vazifelendirildi.
Bunlar 20-30 sene kadar çalıştılar. Dünyanın mevcut görünüşünü,
haritasını yapmayı başardılar. Onların böyle bir haritayı yaptığı,
tarihi olarak biliniyordu, fakat kaybolmuştu. Tabii kaybolduğu için
önemi bilinemiyordu, tahmin edilemiyordu. Bir şans eseri olarak
1983 yılında ben bu haritayı Topkapı Sarayı’nda bir ansiklopedi
içinde buldum. Yazmaların peşinde koştuğum için birçok yazma
buldum ama bu benim bulduğum en önemli vesikadır.
Turan: Yani gördüğümüz bu harita Halife Me’mun döneminde
yapıldı. . . Öyle mi?
Sezgin: Evet … Onu biz küre haline getirdik ki küre daha güzel.
Bu kürenin şimdi 1.5 metre çapındaki modelini yeni kurmakta ol
duğumuz müzenin önüne koyacağız. Tıirk dostlarımdan biri, “Bu
Tıirkiye’de İstanbul’un bir sembolü olacaktır” dedi. Biz Me’mun’un
coğraf)racılarının yaptığı bu haritayı Yunanlıların haritalarıyla, yani
Batlamyus’un coğrafYasıyla mukayese ettiğimiz zaman çok büyük
farklar görüyoruz. En büyük fark şu: (Hatta Batlamyus’un coğ
rafYasında ben harita yaptığına inanmıyorum. Fakat Marinos diye
onun bir selefi vardı. 50 sene evvel bir harita yapmıştı. ) Yunan
lılarda Marinos, okyarrusları bir göl halinde gösteriyor, ona göre
karalar okyarrusları kuşatıyor. Mesela, “Hint Okyanusu bir göldür,
Atlas Okyanusu bir göldür” . Bu farkı bilimler tarihi bilmiyordu.
Yani bugüne kadar eski, mesela son 4-5 sene evveline kadar çıkan
ansiklopedilerde sadece Yunanlılardan bahsederler, Müslümanla
rın yaptığı haritaları, bu realiteyi bilmiyorlar.
Turan: Yani Yunanlıların haritasıyla mukayese edildiğinde Ha
life Me’mun’un yaptırdığı bu haritanın daha gerçekçi olduğunu
anlıyoruz. Peki, bugünün ölçüleriyle mukayese edildiğinde bugü
nün ölçülerine yakın mı?
Sezgin: Hayır. O zamanlar Yunanlılar Mrika’nın güneyinden, -ki Mrika’yı bir yarımada şeklinde göstermiyorlardı- dönülebile
ceğini bilmiyorlardı. Müslümanlar ise 9. yüzyılın sonlarına doğru
Mrika’nın güneyinden Çin’e ulaşabiliyorlardı. Ama bu bir baş
langıçtı . . . Bu haritadan sonra ben coğrafYa tarihi üzerinde aşağı
yukarı 20 senedir çalışıyorum. Mütemadiyen dünya haritasının
tekamül ettiğini gördüm. Ve şu neticeye vardım: 18. yüzyılın baş
langıcına kadar, Avrupalıların elindeki haritaların hepsi ki, çok
yanlış haritalar var, tamamıyla İslam haritalarının yarım, yanlış
ve doğruya yakın taklitlerinden ibarettir. Bu tespit, çalışmaları
mın belki en önemlisi. Evet … Halife Me’mun bir harita yapma
30
BİLİM TARİHİ SOHBETLERİ
ları ve dünyanın büyüklüğünü tespit edebilmeleri için 70 kadar
coğraf)racı ve matematikçiyi görevlendirdi. Bağdat’ta ve Şam’da
gözlem evi kuruldu. Gözlemler yolu ile öncekilerden daha kesin
ölçümlere ulaşmayı hedeflediler. Dolayısıyla Me’mun astronomi
tarihinde gerçek anlamda gözlemevi kuran ilk kişidir. Halifenin
görevlendirdiği astronomlar bir derecelik boylam uzunluğunu
tespit etmeye çalıştı. Suriye ve Irak ovalarında ölçümler yaptılar
ve bir derecelik boylam uzunluğunun 56 213 ve 57 mil arasında
olduğunu tespit ettiler. Bu, bugünkü ölçüm değerlerine çok yakın
bir değer olarak kabul ediliyor. Büyük astronomi tarihçisi Carlo
Alfonso Nallino “bu ölçümün bilimsel ilk ciddi yeryüzü ölçümü”
olduğunu bundan yüz yıl kadar önce belirtmişti.
Turan: Yani boylam uzunluğu, Halife Memun döneminde tes
pit edilmiştir.
Sezgin: Evet. 16. ve 17. yüzyılda Fransızlar bunu taklit etme
ye çalıştılar. Müslümanların ulaştıkları neticeleri biliyorlardı ve
buna rağmen, “biz bu neticeye vardık” diyorlardı. Halbuki onla
rın çalışma tarzı böyle bir neticeye götüremezdi. Artık bundan
sonra, bugün özellikle ekvator daha kolaylıkla ölçülebilir. Zira
kullanılan eski metotlarla daha iyi bir sonuca varıldığını ben bil
miyorum.
Turan: Önümüzde yine sizin müzeden getirdiğimiz bir us
turlabımız var. Bunu bize anlatır mısınız?
Sezgin: Usturlap, Yunanlıların keşfettiği bir alettir. Ama Yu
nanlıların keşfettikleri alet çok basit bir aletti. Müslümanlar onu
M.S. 8. yüzyılda tanıdılar, geliştirdiler, öyle bir hale getirdiler ki,
bu alette 28 astronomik ödev başarılıyor. Bu 10. yüzyıldan itiba
ren Avrupalılara intikal etti. Avrupalılar 16. yüzyıla kadar, şekil
bakımından güzel usturlaplar icat ettiler. Fakat astronomik hiz
met bakımından Müslümanların yaptığı usturlapların düzeyine
Avrupa’da hiçbir zaman ulaşılamadı. Müslümanlar usturlapla za
manı, güneşin yüksekliğini gözlemeye, güneşin hangi noktadan
doğduğunu, battığını ölçmeye çalışırlardı. Bununla mesafeleri öl
çersiniz, saat gibi kullanırsınız.
Turan: Yani astronomik ölçümlerde kullanılır.
Sezgin: Evet. Usturlabın en üst tarafında yıldız adları vardır. O
yıldızların koordinatları vardır. Onları da alarak zaman ölçmeye
yarar o gördüğünüz yazılar. Onların noktaları vardır orada. Onlar
gökteki yıldızlada karşılaştırılarak hangi saatte olduğunuzu gös
termeye çalışır. Boylam derecelerini de ölçmeye yarar.
Bu metinde ne anlatılmak istenmektedir?
İslami Gökbilimin ve Haritacılığın Gelişimi:
Metinde, İslam dünyasının 8. ve 9. yüzyıllarda matematik ve coğrafya alanında kaydettiği ilerlemeler işlenmektedir. Özellikle Halife Me’mun’un, Yunan ve Hindistan kökenli coğrafi bilgi ve teknikleri kullanarak, yeni ve kapsamlı dünya haritaları yapılmasını teşvik ettiği anlatılmaktadır. 9. yüzyılın başında Halife Me’mun’un coğrafyacılar, astronomlar ve matematikçileri görevlendirerek dünya haritasının yeniden çizilmesini ve bir coğrafya kitabı yazılmasını emrettiği belirtilmektedir. Bu çalışmalar, Yunan astronomik bilgilerinin İslam dünyasına adapte edilip geliştirilmesiyle olmuştur. Geliştirilen bu harita, zamanla kaybolmuş ancak 1983 yılında Sezgin tarafından Topkapı Sarayı’nda bir ansiklopedi içinde bulunmuştur.
Elde Edilen Haritanın Önemi ve Karşılaştırmalar:
Sezgin, bulunan haritanın Marinos’un dünya haritasına dayandığını ve Halife Me’mun döneminde yapıldığını vurgular. Müslümanlar tarafından yapılan bu haritaların, Yunanlıların Batlamyus coğrafyası ile kıyaslandığında çok daha doğru bilgi içerdiği ileri sürülmektedir. Özellikle Hint Okyanusu’nun bir göl olarak tasvir edilmesi gibi Yunan harita hatalarının, Müslüman haritalarında düzeltilmiş olduğu belirtilmektedir. Bu haritalar, coğrafya tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmelidir.
İslam Coğrafyası ve Astronomi:
Harita keşfi sonrası İslam dünyasında, özellikle de 9. yüzyılın sonlarına doğru, Afrika’nın güneyine yapılan seyahatlerin başladığı ve bu haritaların bu doğrultuda zenginleştirildiği ifade edilmektedir. İslam medeniyeti tarafından yapılan bu haritaların, 18. yüzyılın başına kadar Avrupa haritaları üzerinde etkili olduğu, Avrupa’da bulunan yanlış ve eksik haritaların genellikle İslam haritalarının birer taklidi olduğu tespit edilmiştir.
Astronomide İlerlemenin Tespiti:
Coğrafi keşifler ve haritacılık dışında, Halife Me’mun’un astronomi alanında da yeniliklere öncülük ettiği bilinmektedir. Bağdat ve Şam’da kurulan gözlem evleri sayesinde daha kesin ölçümler elde edilmiştir. Bu gözlemler sırasında, coğrafyacılar ve astronomlar bir derecelik boylam uzunluğunu da ölçmeyi başarmışlardır. Elde edilen değerin, bugünün ölçümlerine oldukça yakın olduğu belirtilmiştir. Astronomik ölçümler konusunda verilen bu katkılar, daha sonra Fransızlar tarafından kopyalanmaya çalışılsa da aynı başarıyı elde edememişlerdir.
Usturlap ve İslam Dünyasında Gelişimi:
Tarih boyunca İslam bilim adamlarının yaptığı yeniliklerden biri de usturlap üzerinde yapılan geliştirmelerdir. Yunanlılardan gelen bu basit astronomik alet, Müslüman bilim adamları tarafından geliştirilerek 28 farklı astronomik görevi yerine getirebilir hale getirilmiştir. 10. yüzyıldan itibaren Avrupa’ya da intikal eden bu gelişmiş usturlaplar, 16. yüzyıla kadar Avrupalılar tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Ancak Müslümanların geliştirdiği usturlaplar, Avrupa’da hiçbir zaman aynı işlevsellik düzeyine ulaşmamıştır.
Astronomik Ölçümlerde Kullanım ve Fonksiyonları:
Metnin son kısmında, usturlabın kullanım alanlarına değinilmektedir. Müslüman astronomlar bu aleti zamanı ölçmek, güneşin yüksekliğini ve doğma-batma noktalarını gözlemlemek gibi çeşitli astronomik ölçümler için kullanmışlardır. Usturlab üzerinde yer alan yıldız isimleri ve koordinatları, zaman ölçümü yapmada yardımcı olmuştur. Ayrıca boylam derecelerinin ölçülmesine de hizmet etmiştir.
Bu metin, Müslüman bilim insanlarının gökbilim ve haritacılık alanında yaptığı katkıların ne kadar derin ve etkili olduğunu vurgulamakta, bu katkıların daha sonraki yüzyıllarda dahi bilim dünyasında yankı bulduğunu göstermektedir. Coğrafya ve astronominin tarihindeki bu teknolojik ilerlemeler, İslam medeniyetinin dünya bilim tarihi üzerindeki etkisini net bir şekilde ortaya koymaktadır.