9.sinif edebiyat sayfa 66 siyah sapka

Fikir ve sanat adamları sözleri ve yazılarıyla dile değer katarlar. Bu işi, dile farklılıklar getirmekten çok onu bük-
mek, imkânları fazlalaştırmak, kuvvetini artırmak yoluyla yaparlar. Yeni kelimeler getirmezler. Onları zengin-
leştirirler, anlamlarını ve kullanım şekillerini, dağınıklaştırır, derinleştirirler onlara alışılmamış bir çeşni verirler;
fakat bunu da her tarafı gözeterek, ustalıkla yaparlar. Çağımızın yazarlarına bakınca herkesin yapmaya elinin
varamayacağı anlaşılıyor bu işi. Herkes gibi konuşmayı küçümseyerek cesaret gerektiren işlere kalkışıyorlar.
Ama maharetsizlik ve zevksizlik yüzünden yaya kalıyorlar. Meydana birçok zoraki gariplikler; soğuk, manasız
sahtelikler çıkarıyorlar, bunlar bahsedilmek isteneni yükseltecek yerde alçaltıyor. Yenilik oldu mu bayılıyorlar.
İşe yarar olup olmadığı umurlarında değil. Yeni bir sözcük kullanmak hevesiyle eskisini atıyorlar, çoğu kez de
attıkları sözcük yenisinden daha kuvvetli, daha canlı oluyor.
Dilimizde zengin imkânlar görüyorum; ama onu az öğütmüşüz. Avda ve savaşta kullandığımız hoyrat dille
neler yapılmaz; dilden bolca sözcük alabiliriz. Konuşma dilinin deyimleri çimenler gibi yer değiştirdikçe daha
cevherli, daha bereketli oluyor.
Dilimiz zengin olmasına zengin ama daha çok aktiflik ve sağlamlık gerekir. Çoğu yerde heyecanlı bir fikri
kaldırmıyor. Sıkı bir yürüyüşe geçtiniz mi, dil gevşeyip kalıyor. O vakit Latinceyi veya Yunancayı kullanmak
durumunda kalıyorsunuz. Halkın ağzındaki kelimelerin gücünü biz kolayca fark edemiyoruz. Çünkü orta malı
olarak kullanıldıkça bu kelimeler yerlere düşmüş, güzellikleri sıradanlaşmış. Pek çok kıymetli sözler, güzel
teşbihler vardır ki halkın ağzına düştükten sonra, zamanla değerleri bulanmış, güzellikleri pörsümüştür. Ama
burunları koku alanlar bu deyimlerin hazzına ulaşırlar, onları ilk defa kullanmış olanların değeri de yere düş-
mekle yitirilmez.
Bilimler de her şeyi pek çok inceltiyorlar; herkesin bildiği saf yoldan çıkarıp, bambaşka ve yapay bir kılıfa
sokuyorlar. Bizim evde hizmetkârlık yapan delikanlı aşkın ne anlama geldiğinin farkında, içinde de hissediyor.
Ona Leon Hebreu’yü (Lion İbrü), Ficin’i (Fisa) okuyun. Bu adamlar ona kendinden, kendi düşüncelerinden, kendi
yaptığı işler hakkında konuşacaklar ve o, bunlardan hiçbir şey anlamayacaktır. Aristo’yu okurken onda benim
duyduğum, yaşadığım şeylere yabancı oluyorum. Her şey okulun gerektirdiği bir kalıba sokuluyor. Bundan ne
kazançları var bilmem! Ben olsam onlar gibi tabiatı sanatlaştıracak yerde sanatı doğallaştırırdım.
Denemede verilmek istenen iletinin olusturabilecegi olumsuz yönlerini nedir

Denemede Verilmek İstenen İletinin Oluşturabileceği Olumsuz Yönler Nedir?

Cevap: Kerime_berra’nın metninde dile ve sanata dair eleştiriler yer alıyor ve bu eleştiriler bazı olumsuz yönler taşıyabilir:

  1. Değişime Karşı Direnç:
    Yazar, dildeki yeniliklerin çoğu zaman gereksiz olduğuna ve eski kelimelerin daha güçlü ve canlı olduğuna vurgu yapıyor. Bu bakış açısı, dilin doğal evrimine karşı bir dirence yol açabilir. Diller, toplumlar gibi sürekli değişir ve yenilenir. Bu doğal süreç engellenirse, dil zamanla kullanışsız hale gelebilir.

  2. Yeniliğe Karşı Önyargı:
    Metin, yenilik arayışının içeriğinden ziyade biçimsel farklılıklar getirdiğini belirtiyor. Bu, yeni düşüncelere ve ifadelere karşı önyargılı bir tutum geliştirebilir, yaratıcı düşünceyi ve yenilikçiliği sınırlayabilir.

  3. Dil Zenginliğinin Fark Edilememesi:
    Yazar, halkın ağzındaki kelimelerin zamanla değer kaybettiğini söylüyor. Eğer toplum, dilinin zenginliğini sadece geçmişte görüyorsa, bu gelecekteki dil mirasının fakirleşmesine yol açabilir.

  4. Eğitimin Değerinin Düşürülmesi:
    Eğitimin gereksiz bir kalıba soktuğunu ve doğallığını yitirdiğini belirten söylem, bilimsel çalışmaların önemini azaltabilir ve eğitim sistemine olan güveni zedeleyebilir.

Özet: Deneme, dilin ve sanatın doğasını eleştirmekte ve onların sabit kalmasını öneriyor. Ancak bu görüş, dilin doğal evrimine, yeniliğe, dil zenginliğinin keşfine ve eğitimin değerine zarar verebilir. Diller ve sanatlar canlıdır ve zamanla gelişir. Bu gelişimi kucaklamak, toplumun kültürel ve entelektüel zenginliğini artırır.