Bir zamanlar, küçük bir köyde yaşayan Ali adında meraklı bir çocuk varmış. Ali, her gün köyün yakınındaki nehirde yüzmeyi, ormanın derinliklerinde gezinmeyi ve gökyüzünü izlemeyi çok severmiş. Bir gün, köy meydanında gezici bir şenlik kurulmuş. Ali, hemen arkadaşlarıyla birlikte şenliğe katılmış.
Şenlikte, Ali ilk kez sirk hayvanları görmüş, akrobatların nefes kesen gösterilerini izlemiş ve büyüleyici masalcının anlattığı hikayeleri dinlemiş. Gün boyunca orada kalmış, yorulana kadar çeşitli oyunlar oynamışlar.
Akşam olduğunda, köyün yaşlı bilgesi sahneye çıkmış ve herkesi etrafına toplamış. Ali, bilgenin anlattığı eski efsaneleri ilgisini çekerek dinlemiş. Bilge, hazine dolu bir adanın efsanesini anlatırken, Ali’nin hayal gücü büyülenmiş. O gece, Ali en yakın arkadaşına bu adayı bulma sözü vermiş.
Ertesi sabah, Ali ve arkadaşı yanlarına birkaç şey alarak nehrin ötesindeki ormanlara doğru yola çıkmışlar. Yolda, muhteşem çiçekler toplarken bir yandan da çeşitli hayvanlarla karşılaşmışlar. Öylece seyyar etmek hoşlarına gitmiş. İkili, akşamüstü geldiğinde eve geri dönmüşler ama buldukları çiçekler ve gördükleri şeylerle herkesin dikkatini çekmişler.
Ali, bu macera sırasında birçok şey öğrenmiş. Yazmayı, anlatmayı ve bilginin ne kadar güçlü olduğunu keşfetmiş. Herkesle hikayelerini paylaşmayı seven Ali, köyde bir hikaye anlatıcısı olarak tanınmış ve herkes onun maceralarını dinlemek istemiş. Artık bilinen biriydi ve etrafına umut saçıyordu.
Böylece, Ali’nin maceraları köyün efsaneleri arasında yerini almış ve her yeni gün yeni bir hikaye yazmak için ilham vermiş.