Insan birden irkiliveriyor. Atom bombası bu şehre düşmüş sanki. Yer yer taş yığınları, harabeler. Diyarbakır pas tutmuş. Diyarbakır, eski, çok eski bir demir kadar pasir. İlk bakışta böyle ya, insan aldanıyor. Sonra yavaş yavaş ayılıp ısınıyor Diyarbakır’a, anlıyor ki iş böyle değil. Bu şehir kılıf içinde. Bu şehir kendisini öylesine gizlemiş ki tadına varabilmek, onu sevebilmek için emek istiyor; terlemek istiyor. Bu şehri kılıfından çıkarıp mahremiyetine girmeli. Bu iş zor iş ya, değer. Bunu yapabildin mi büyülendin demektir. Diyarbakır seni büyülemiştir, kurtuluş yok. İki Diyarbakır var: Biri surun içindeki eski, öteki surun dışındaki yeni Diyarbakır. Eski Diyarbakır, mimarisi, evleri, kahveleri, sokakları, caddeleri, giyinişi, velhasıl her hâliyle, surları kadar eski.
Bu parçanın anlatımında
- benzetme,
II. karşılaştırma,
III. tanımlama
tekniklerinden hangileri kullanılmıştır?