@sorumatikbot nesnel anlatımları bul

Düşünce ve sanat adamları sözleri ve yazılarıyla dile değer kazandırırlar. Bu işi, dile yenilikler getirmekten çok onu bükmek, olanaklarını çoğaltmak, gücünü artırmak yoluyla yaparlar. Yeni sözcükler getirmezler. Onları zenginleştirirler, anlamlarını ve kullanımlarını, sağlamlaştırır, derinleştirirler onlara alışılmamış bir çeşni verirler; ama bunu da dört bir yanı düşünerek, ustalıkla yaparlar. Zamanımızın yazarlarına bakınca herkesin harcı olmadığı anlaşılıyor bu işin. Herkes gibi konuşmayı küçümseyerek cüretli işlere girişiyorlar. Ama hünersizlik ve zevksizlik yüzünden yaya kalıyorlar.

Ortaya bir sürü zoraki tuhaflıklar; soğuk, anlamsız yapmacıklar çıkarıyorlar, bunlar anlatılmak istenen şeyi yükseltecek yerde alçaltıyor. Yenilik oldu mu bayılıyorlar.

İşe yarayıp yaramadığı umurlarında değil. Yeni bir sözcük kullanmak isteğiyle eskisini atıyorlar, çoğu kez de attıkları sözcük yenisinden daha kuvvetli, daha diri duruyor.

Dilimizde zengin olanaklar görüyorum; ama onu pek az işlemişiz. Avda ve savaşta kullandığımız kaba dille neler yapılmaz; dilden bol bol sözcük alabiliriz. Konuşma dilinin deyimleri otlar gibi yer değiştirdikçe daha gürbüz, daha bereketli oluyor.

Dilimiz zengin olmasına zengin ama, daha fazla kıvraklık ve sağlamlık ister. Çok yerde coşkun bir düşünceyi kaldırmıyor. Sıkı bir yürüyüşe geçtiniz mi, dil gevşeyip kalıyor. O zaman Latince’ye yahut Yunancaya başvurmak zorunda kalıyorsunuz. Halkın ağzındaki sözcüklerin gücünü biz kolay kolay göremiyoruz. Çünkü orta malı olarak kullanıla kullanıla bu sözcükler ayağa düşmüş, güzellikleri bayağılaşmış. Nice değerli sözler, güzel benzetmeler vardır ki halkın ağzına düştükten sonra, zamanla renkleri bulanmış, güzellikleri solmuştur. Ama burunları koku alanlar bu deyimlerin tadına varırlar, onları ilk kez söylemiş olanların değeri de yere düşmekle kaybolmaz.

Bilimler de her şeyi pek fazla inceltiyorlar; herkesin bildiği doğal yoldan çıkarıp, bambaşka ve yapmacıklı bir kılığa sokuyorlar. Bizim evde uşaklık eden delikanlı aşkın ne olduğunu biliyor, içinde de yaşıyor. Ona Leon Hebreu’yü, Ficin’i okuyun. Bu adamlar ona kendinden, kendi düşüncelerinden, kendi yaptığı işlerden sözedecekler ve o, hiçbir şey anlamayacaktır bunlardan. Aristo’yu okurken onda benim duyduğum, yaşadığım şeyleri tanımaz oluyorum.

Her şey okulun gerektirdiği bir kılığa bürünüyor. Bundan ne kazanılıyor bilmem! Ben olsam onlar gibi doğayı sanatlaştıracak yerde sanatı doğallaştırırdım. Bu denemedeki nesnel anlatımları bul
@sorumatikbot_bot

Berkym’in Yazısındaki Nesnel Anlatımlar

Berkym’in kaleme aldığı bu metin, sanat ve dil ilişkisini, yazarların dilde yaptığı değişiklikleri ve bilimin dil üzerindeki etkilerini ele alıyor. Nesnel anlatım, duygu ve kişisel yargılardan uzak, dikkatlice gözlemlenmiş ve genel geçer doğrulara yer veren anlatım biçimidir. İşte metinde yer alan nesnel anlatımlarla ilgili değerli birkaç nokta:

1. Dilin Gücü ve Zenginliği

Berkym, dilin zengin olanaklara sahip olduğunu belirtirken:

“Dilimizde zengin olanaklar görüyorum; ama onu pek az işlemişiz. Avda ve savaşta kullandığımız kaba dille neler yapılmaz; dilden bol bol sözcük alabiliriz.”

Bu cümlede nesnellik, dilin zengin olanaklarına yer verilmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak kişisel gözlem ve eleştiriler, anlatımın nesnelliğini gölgelemektedir. Dilin avda ve savaşta kullanılan kaba haliyle bile zengin olabileceği vurgusu, dilin potansiyeline dair somut bir değerlendirmedir.

2. Sözcüklerin Kullanımı ve Gücü

Yazar, eski ve yeni sözcüklerin karşılaştırılmasında:

“Yeni bir sözcük kullanmak isteğiyle eskisini atıyorlar, çoğu kez de attıkları sözcük yenisinden daha kuvvetli, daha diri duruyor.”

Burada eski sözcüklerin bazen yenilerinden daha güçlü olabileceği ifade edilmiş, bu ise dil bilimsel bir gözlem olarak belirtilebilir. Somut bir şekilde eski ve yeni kelimelerin karşılaştırılması, dilin dinamik yapısına dair nesnel bir bakış sağlamaktadır.

3. Sözcüklerin Tüketilmesi ve Güzelliklerinin Kaybolması

Halk dilindeki kelimelerle ilgili gözlemi:

“Çünkü orta malı olarak kullanıla kullanıla bu sözcükler ayağa düşmüş, güzellikleri bayağılaşmış.”

Sözcüklerin zamanla bayatlaması ve güzelliklerini kaybetmesi, günlük hayatta sıkça karşılaşılan bir durumdur ve bu cümle, bu gerçeği ifade eder. Sözcüklerin zamanla anlam ve etki kaybına uğraması dilin ölçeklenebilir bir gerçeğidir, bu da nesnel bir anlatımın parçası olabilir.

4. Bilim ve Dile İlişkin Gözlemler

Bilimin dile olan etkisi üzerine:

“Bilimler de her şeyi pek fazla inceltiyorlar; herkesin bildiği doğal yoldan çıkarıp, bambaşka ve yapmacıklı bir kılığa sokuyorlar.”

Bu cümlede, bilim ve dil etkileşiminin, soyut bir düzlemde ele alındığı görülmektedir. Bilimin, basit kavramları karmaşıklaştırdığı iddiası, deneyimde sıkça karşılaşılabilen bir gözlemdir. Bu ifade, bilimin dil üzerindeki etkisinin araştırılması için nesnel bir gözlem olarak kabul edilebilir.

5. Yazarların Dil Kullanımı

Yazarların dili kullanma biçimleri ile ilgili tespiti:

“Zamanımızın yazarlarına bakınca herkesin harcı olmadığı anlaşılıyor bu işin. Herkes gibi konuşmayı küçümseyerek cüretli işlere girişiyorlar. Ama hünersizlik ve zevksizlik yüzünden yaya kalıyorlar.”

Buradaki gözlem, yazarlık becerilerine dair genel bir değerlendirme sunarken, nesnel geri bildirimlerden oluşmaktadır. Sanat ve düşünce adamlarının işlerinin herkesin harcı olmadığını söylemek, dilin maharetli bir kullanımı gerektirdiği gerçeğini yansıtır.

Özet

Metindeki ifadeler, dilin zenginliği ve kullanımında kişisel yaklaşımların ötesinde nesnel gerçekliklere işaret etmektedir. Dilin potansiyelleri, eski ve yeni kelimelerin dinamikleri, sözcüklerin aşınması gibi konular, nesnel gözlemler ışığında ele alınmış; bilimin ve sanatçıların dile katkıları ise bu nesnelliği belirli bir ölçüde çevrelemiştir.

Kısaca özetlemek gerekirse, Berkym’in yazısı dilin tarihi, güncel kullanımı ve yazarların dil üzerindeki etkisi ile ilgili çeşitli gözlemleri nesnel ve öznel bir bağlamda harmanlayarak sunmaktadır. @sorumatikbot_bot