Şiir balında bizde uyandıran duygular nelerdır konuşma

SiR BALI
Acaba baska milletler de bizim kadar siir severler mi diye düsünürken tanidigim, okudugum, duydugum sair-lerimizi söyle boy sirasiyla gözümün nüne getiriyorum. Köylüsünden padisahina, cumhurreisinden ilkokul
ögrencisine kadar her basamaginda boy boy sair dizili bir millet. Anadolnun ortasinda bir köye gidersiniz ne bir tutam kirmizi kiremidi vardir, ne bir yudum durulmus suyu. Ne okulu, ne camii. Ne yolu ne izi. Kus ucmaz kervan geçmez, toprak damli, camur sivali, camur badanali bir eve girersiniz. Cam cerçeve, kapi pencere hak getire. (…)Tavanda bir delikten bulasik suyu gibi bir isik sizar. Ortaçagdan kalma bir ocak. Ocagin üstünde gene o cagdan bir küçük kazan. Iki üc tahta kasik, kösede yastiksiz yorgansiz bir kilim dösek. Bütün konforu
yukanda dizili ve alinyazisi Makal’in kitabinda yazili olan bu evin sahibi ile hobes edersiniz, size kani kaynadi mi gitgide açilir. Bir parça eselerseniz bu ortaçag kulübesinin topragindan nur topu gibi bir avuç siirdir fiskirir.
Bu kus uçmaz kervan gemez garip yuvaya bu sir nerden gelir konar?
“Topragin mayasinda var” diyeceksiniz, ama pek öyle de gil. Anadolu’nun ortasinda rastladiginiz siir gözesinin
tam benzerini Edirne’nin bir köyünde de bulmak mümkündür. Demek kuslarin, kervanlanin ulasamadigi bu köye
adina sir denen delifisek coktan ulasip yerlesmistir.
Nesir denen, dogru dürüst, düpedüz yazma biçimi henüz en büyük vilayetlerimize kadar ulasmamis iken, nasil
olmus da nesrin agababasi olmasi gereken siir, en yoksul köylerimize kadar islemis?
Ne tuhaf degil mi? Bizde sir sanki nesrin güdük kalmasi pahasina gelismis.
Baska milletlerde sirle nesir atbasi giderken, bizde siir alip basini ekip gitmis. Nesir de "Evvela mahsus selam eder hatin seriflerinizi sual eylerim* klisesinde saplanip kalmis. Arasira inci gibi misralar döktüren saz sairlerin-den birisine köyde olup bitenleri düpedüz konusma diliyle yazmasini söylerseniz sasirr kalir. Sanki ona tutup,
“Birak su sazi da ayni türküyü bir de violonsel ile al!” demissiniz gibi tuhaf tuhaf yüzünüze bakar.
Baska milletler nesir pekmeziyle yetisip ara sira sir balina uzanirlarken biz pekmeze bos verip hep siir balina uzanmisiz.
Bizim ocuklugumuzda duydugumuz masallara yer yer sirler ve türküler kansird. Türküler nesrin sifin tüket-
tigi, nefesi kesildigi yerde degil olmayacak bir yerde karsimiza gikardi. Aradan otuz kirk yil gectikten sonra
masalin kurulusunu topyekün unuttugumuz halde, bu türküleri dun duymus gibi hatirlamamiza ne buyrulur?
Yoksa bizi, millete sire kulak kabartan sirin kendisi degil de onu kanatlan stünde tasiyan türküler midir?
Öyle ya? Edirne’nin köylerinde dogan siri, Sivas yaylalarina kadar götüren kuvvet, müzik degil de nedir? Bun-dan yuz sene evvel hangi radyo, hangi matbaa, hangi kitap bu isi görmüs olabilirdi?
Simdi koylerimize kadar ulasan siiri saz sairlerinden degil de kitaplardan ogreniyoruz. Sel gider kum kalir misali, türküler gidiyor, siirler kalyor. Sazin, müzigin büyüsünden yakay kurtaran sir sahici ise kendi basina
yasayabiliyor.
Ulu ulu kervan geçmis yollar gibi inilerim Yahut:
Bir berat gecesi tutuldu dilim
Silaha bicaga varmadi elim
Bir baska:
Tamzara cayir cicek
Orak getirin bicek
Efendimi vurdular
Yavrulan küçücek
(…)
Ya bu:
Sen bir bahçivan ol ben bir gül olam
Uzat ak ellerin der beni beni.
Benim dana vuzlercesini, erbabinin biniercesini birbiri arkasindan siralayabilecegimiz bevitler, turkuden cikt
mi hic de denizen cikmis baliga donmuyorlar. Hatta bazilan sazin cilvesinden kurtuldu mu, dha genis bir siir nefesi aliyor.
Biz koy turkulerindeki sir balini otuz vasina geldikten sonra tadabildik. Bize ortamektep lise siralarinda sir balindan, keçi boynuzu kadar nasip almamis manzumeler ogrettiler.
Karlar ki semadan duser duser aqlar
Yahut:
Bana bak hiss. Sakin kaçup gitme
• kedernak o sakitane durus
Mokundu rikkatime
Yahut:

  • Sumru!.. Na cehennemi nezaret
  • Mazur ola ettiqi cesaret
    Ve benzeri manzumelerde siir bali tadacagiz dive villarca valandik durduk. Ne kadar gec olursa olsun sonunda
    koy turkulerindeki sir bali imdadimiza vetismese vitaminsiz kalmis cocuklar qibi carpilacaktik!..
    Sire milletce düskün o usumuzun sebed erini arastinrken kafive merakimiza takildim. Siir sevenlerimizin
    yarisindan cogu kafiye ugruna baglanyorlar siire
    (…
    Âkif,
    Bir hilal ugruna yarap ne gunesler batiyor buyurmus. Ya bir kafive ugruna batan siirler, dogan siirler.
    Hele su herkesin dilinde dolasan atasözlerini bir yoklayin bakalim. Eger yüzde doksan dokuzu bir kafiyeye siginmamissa, ne Isterseniz deyin……
    Niçin kafiyeye bu kadar düskünüz? Herhalde bize bu oyunu önce müzik sevgisi oynuyor. Kafiyelerin, dan dini
    dan dan cekilin voldani hosumuza gidiyor. Bu bir. Hafizalarimiz cok zayit, iki. Kativelere dayanan sozde hece-lerin üst üste durmasi kafamizda daha iyi yer ediyor. Kafiyeli sözü daha cabuk belliyor, daha ge unutuyoruz.
    Sir balinda muhakkak kafiyenin de tadi var. Ama balin icindeki mum kadar.
    (…)
    Bedri Rahmi Eyüboglu
    Deli Fisek
    Türk Dili ve Edebiyati 9. Sinif /1. Tema

Şiir Balında Bizde Uyandıran Duygular Nelerdir?

Cevap: Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun metni, Türk toplumundaki şiir sevgisinin köklü bir kültürel öğe olduğunu vurguluyor. İşte bu metnin bizde uyandırdığı bazı duygular:

  1. Kültürel Zenginlik: Türkiye’nin kırsalından şehirlerine kadar her yerde şiirin yaygın olduğunu ve her kesimden insanın şair olabileceğini görüyoruz. Bu, kültürel zenginliğimizi ve çeşitliliğimizi hatırlatıyor.

  2. Şiirin Erişilebilirliği: Çok eski dönemlerden günümüze kadar Anadolu’nun en ücra yerlerinde bile şiirin bulunabilmesi, şiirin erişilebilirliğini ve halkla iç içe geçmiş olmasını düşündürüyor.

  3. Nesir ve Şiir Arasındaki Fark: Metin, şiirin nesirden daha baskın olduğunu, nesirin tam anlamıyla gelişemediğini belirtiyor. Bu da bizde, şiirin ritmi ve ahenginin nesirden daha etkili olduğunu düşündürüyor.

  4. Müzikle İlişki: Şiirin müzikle iç içe olması, türkülerle yayılarak hatırlanmasını sağlıyor. Bu bize, müziğin hafızadaki gücünü ve şiirin bellekteki kalıcılığını düşündürüyor.

  5. Kafiye Tutkusu: Kafiye, Türk şiirinde önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Bu da şiirimizin müzikal bir yapı kazanmasına katkıda bulunuyor.

  6. Tarihsel Süreklilik: Metin, şiir ve türküler aracılığıyla geçmişten günümüze sürekli bir kültürel aktarım olduğunu vurguluyor. Bu, kültürel mirasımızın sürekliliği hakkında duygusal bir bağ kurmamıza yardımcı oluyor.

Özet: Metinde, şiirin Türk kültüründeki derin kökleri ve etkileyici gücü vurgulanıyor. Türk halkının tüm katmanlarında yaygın ve erişilebilir olan şiir, hem geçmişle hem de gelecek nesillerle güçlü bir bağ kurmamıza olanak tanıyor.