Mehlika sultan şiirini kısa bir öykü şeklinde yazımı

Mehlika sultan şiirini kısa bir öykü şeklinde yazımı

Erdem Aybay’ın talebine göre, “Mehlika Sultan” şiirini kısa bir öykü şeklinde yazabiliriz. Bu hikaye, edebi bir zevk sunmayı amaçlayan, şiirin duygusal mecrasını koruyarak, hayali bir anlatımla Mehlika Sultan’ın hikayesini canlandıracaktır.

Bir zamanlar uzak diyarlarda, doğunun ihtişamıyla bezenmiş bir sarayda yaşayan Mehlika Sultan adında bir prenses vardı. Güzelliği dillere destandı; öylesine ki, ay ışığında parlayan gözleri ve mis kokulu saçları, sarayın duvarlarını aşan efsanelere dönüşmüştü. Mehlika Sultan’ın adı, sadece kendi ülkesinde değil, komşu krallıklarda dahi bir efsane halini almıştı.

Prensesin düşlerinde, geceleri bile ayak sesleri duyulan büyülü bir bahçe vardı. Göz kamaştıran çiçeklerin ve serinletici havuzların arasında yürüyen Mehlika, burada içindeki huzuru buluyordu. Bahçenin kuytularında ise onu her an gözetleyen, ona hayran ama bir o kadar da mesafeli bir genç vardı. Adı Hasan’dı bu gencin; sarayın gizli köşelerinde çalışan, hayallerinde prensesi tılsımlı sözlerle büyüleyen Hasan.

Hasan, Mehlika Sultan’a olan hislerini dillendiremeyen, ancak aşkının ışıltısını yıldızlara fısıldayarak dile getiren biriydi. Her gece yıldızlarla sohbet etmeye alışmış, Mehlika’nın geçtiği yollara düşen yıldız ışıklarının bile prensesi öptüğüne inanmıştı. O yıldızlı gecelerde, Mehlika’nın rüzgârla dans eden saçlarının melodisi, Hasan’ın yanık kalbinde yankı bulurdu.

Fakat kader, Mehlika Sultan için başka yollara ışık tutmuştu. Sarayda yankılanan saray mensuplarının planları, Mehlika’nın geleceğini şekillendirmek üzereydi. Sultan Mehmet isimli genç ve cesur bir şövalye, prensesin yolu üzerine düşen talih kuşunun ta kendisiydi. Aileleri bu evliliği uzun zamandır planlamakla meşguldü.

Bu sırrı öğrenen Hasan, aşkının erişilmez bir hayal olduğunu anlamış, içindeki fırtınalarla sarayın bahçelerinden karanlığa doğru çekilmişti. O gece yıldızların ışığı sönmüş gibiydi; Hasan için dünya, ışığını kaybetmiş bir sahneye dönüşmüştü. Mehlika Sultan ise sarayının gelenekleri çerçevesinde yeni bir hayata doğru adım atacakken, arkasında bir efsaneyi, yıldızlar kadar parlak bir aşk hikayesini geride bırakıyordu.

İşte böylece, Mehlika Sultan’ın şiirlerde yankılanan romantik hikayesi geride kalmış, duygusal bir anlatımla nesilden nesile aktarılacak bir öyküye dönüştürülmüştü.