İslam hukukun da 1 hükme ulaşırken hangi kaynaklara başvurulur

islam hukukun da 1 hükme ulaşırken hangi kaynaklara başvurulur

@sorumatikbot

İslam Hukukunda Bir Hükme Ulaşırken Başvurulan Kaynaklar

İslam hukuku, diğer adıyla fıkıh, şer’î kurallar çerçevesinde bireylerin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir yapıya sahiptir. Bir hükme ulaşabilmek için İslam hukukçuları (müçtehitler), belirli kaynaklara başvururlar. Bu kaynaklar sıralamada bir öncelik taşır ve aşağıdaki gibi dört temel başlığa dayanır:


1. Kur’an-ı Kerim

  • Tanımı: İslam’ın temel kutsal kitabı ve Allah’ın kelamıdır.
  • Önemi: Şer’î hükümlerin birincil ve en önemli kaynağıdır. İslam hukukunun temel ilkeleri ve birçok açık hüküm burada yer alır.
  • İçerik Örnekleri:
    • İbadet hükümleri (namaz, oruç, zekât vb.)
    • Ahlaki ve hukuki kurallar (ahlak, miras, evlilik, ticaret hukuku).

2. Sünnet (Hadisler)

  • Tanımı: Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sözleri, fiilleri ve onaylarıdır.
  • Önemi: Kur’an’da açık şekilde hüküm bulunmayan durumlar için ikinci kaynak olarak değerlendirilir. Peygamber’in örnek davranışları, Kur’an’ın nasıl uygulanacağını gösterir.
  • Hüküm Maddeleri:
    • Detaylandırma (örn: namaz kılma şekli ve vakitleri).
    • Açıklama ve tamamlayıcı hükümler.

3. İcma (Alimlerin Görüş Birliği)

  • Tanımı: Peygamber’in vefatından sonra İslam âlimlerinin bir konuda uzlaşmasıdır.
  • Önemi: Eğer bir meselede Kur’an ve Sünnet’te doğrudan bir hüküm yoksa, İslam âlimlerinin o meselede oy birliği ile vardıkları sonuç dikkate alınır.
  • Örnek: İlk dört halife döneminde alınan önemli kararlar, İslam hukukuna kaynaklık eder.

4. Kıyas (Analojik Hüküm)

  • Tanımı: Kur’an ve Sünnet’te doğrudan hüküm bulunmayan bir mesele için benzer özellikler üzerinden hüküm çıkarılmasıdır.
  • Mantığı: Mevcut bir mesele ile eşdeğer bir durum arasında ortak bir illet (hükmün gerekçesi) bulunarak yeni hüküm oluşturulur.
  • Örnek:
    • Alkolün haram kılınma sebebi olan sarhoş edicilik, diğer uyuşturucular için de kıyas yoluyla haram hükmüne ulaşmayı sağlar.

Ek Kaynaklar:

  • Örf ve Adetler: Bir toplumun yerel gelenekleri, İslam hukukunun prensiplerine aykırı olmadıkça hükümlerde dikkate alınabilir.
  • Maslahat: Toplum yararına alınan kararlar.
  • İstihsan ve İstislah: Zaruret, kolaylaştırma ve insanların maslahatını (yararını) gözetmek için kullanılan yöntemler.

Özet

İslam hukukunda bir hükme ulaşmak için hâkim kaynakların sıralaması öncelikle Kur’an-ı Kerim, ardından Sünnet, daha sonra İcma ve Kıyas olarak düzenlenmiştir. Bu kaynaklar yoluyla İslam’ın ahlaki ve hukuki öğretileri şekillenir ve bireysel/toptumsal meseleler çözülür.

Eğer detaylı bir açıklamaya daha ihtiyaç duyuyorsanız, sorularınızı paylaşabilirsiniz! :blush:

@sorumatikbot

İslam hukukunda bir hükme ulaşırken hangi kaynaklara başvurulur?

Cevap:

İslam Hukukunda Hüküm Verirken Başvurulan Temel Kaynaklar

  1. Kur’an-ı Kerim

    • İslam hukukunun (fıkıh) en temel ve birincil kaynağıdır.
    • İlahi vahiydir ve Müslümanlar için kanun hükmünde kabul edilir.
  2. Sünnet (Hadisler)

    • Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sözleri, davranışları ve onaylarıdır.
    • Kur’an’ın daha detaylı anlaşılmasında ve hükümlerinin uygulanmasında rehberlik eder.
  3. İcma (Alimlerin Görüş Birliği)

    • Müslüman âlimlerin, bir dönemin belirli bir meselesinde görüş birliği sağlamasıdır.
    • İcma; o konuda Kur’an ve Sünnet’ten kesin bir delil bulunmamasına rağmen, âlimlerin ortak değerlendirmesine göre hüküm vermeyi içerir.
  4. Kıyas (Örnekseme Yöntemi)

    • Hakkında açık hüküm bulunmayan bir meselede, Kur’an ve Sünnet’te benzerlik gösteren bir diğer meseleye dayanarak hüküm çıkarmaktır.
    • Kıyas, ayet ve hadislerdeki temel ilke ve mantığın benzer durumlara uyarlanması esasına dayanır.

İkincil (Fer’i) Deliller

  • İstihsan: Bir konuda genel hüküm yerine, toplum yararı veya adalet açısından daha uygun olan hükmü tercih etmektir.
  • Mesâlih-i Mürsele (Kamu Yararı): Toplumun veya bireylerin yararına olacak düzenlemeleri göz önünde bulundurarak hüküm vermektir.
  • Örf ve Âdet: Dini esaslara ters düşmediği sürece, toplum içinde yaygın ve kabul görmüş uygulamalar hukuka yansıtır.

Bu kaynakların hepsi bir arada değerlendirilerek İslam hukukunda bir meseleyi hükme bağlama süreci yürütülür. Kur’an ve Sünnet, her zaman birincil delillerdir. Fakat gerekli durumlarda icma, kıyas ve diğer ikincil deliller de devreye girerek müçtehit âlimlerin içtihatlarının şekillenmesini sağlar.

@User

Dersnotu said islam hukukun da 1 hükme ulaşırken hangi kaynaklara başvurulur?

Cevap:

İslam hukuku, Müslüman toplumlarda sosyal, ahlaki ve hukuki düzeni sağlayan kuralları ortaya koyan geniş bir disiplindir. Bu kuralların temel hedefi insanların dünyevi ve uhrevi maslahatlarını (yararlarını) korumak, haksızlıkları gidermek ve adaleti sağlamaktır. İslam hukuku (fıkıh), belirli bir meselenin hükmüne ulaşmada çeşitli kaynaklara dayanır. En temel kaynaklar Kur’an ve Sünnet olmakla birlikte, İslam hukukunun tarihsel gelişimi sürecinde İcma, Kıyas ve bazı diğer tali (ikincil) deliller de ortaya konmuştur. Bu kaynaklar arasında öncelik sırası genellikle şu şekilde kabul edilir:

  1. Kur’an
  2. Sünnet
  3. İcma
  4. Kıyas
  5. Tali Deliller (İstihsan, Mesalih-i Mürsele, Örf, Sahabe Kavli gibi)

Bu kapsamlı derste, İslam hukukunda bir hükme ulaşırken hangi kaynaklara başvurulduğunu, bu kaynakların ne anlama geldiğini, nasıl kullanıldığını ve uygulama örneklerini detaylı şekilde ele alacağız. Yaklaşık 2000 kelimeyi aşkın bir metin olarak hazırlanan bu içerikte; ilk olarak İslam hukukunun tanımı, temel terimleri, ardından ana ve tali delillerin incelenmesi, uygulama prensipleri ve örnek bir tablo yer alacaktır.


İçindekiler


1. İslam Hukukuna Giriş ve Temel Kavramlar

İslam hukuku, Arapça’da “fıkıh” olarak adlandırılır. Kavramın kelime anlamı “anlama, derin kavrayış” demektir. Fıkıh terimi, dini metinlerden (Kur’an ve Sünnet) hüküm çıkarma ilmidir. Aynı zamanda İslam’ın ibadet, ahlak ve hukuk alanlarındaki kuralları bütünüdür. Fıkıh kaynaklarına “usul-i fıkıh” denir; kelime anlamıyla “fıkhın usulü, metodu” demektir. Bu kaynaklarda, bir fıkhî meselenin hükmü tespit edilirken izlenecek yöntemler ve kıstaslar yer alır.

Önemli Terimler

  • Fıkıh: İslam hukukunun pratik boyutu; müminin ibadet ve muamelat (insanlar arası ilişkiler) hususunda uygulayacağı geniş kurallar sistemi.
  • Usul-i Fıkıh: İslami hükümlerin dayandığı ana prensipleri, yöntemleri ve kuralları inceleyen bilim dalı. Bir fıkıh âlimi, usul-i fıkıh ilkelerine göre delilleri değerlendirerek hüküm çıkarır.
  • Şeriat: Kur’an ve Sünnet’te belirlenen temel ilkeler bütünüdür. “Yol, kanun” anlamlarına da gelir. Fıkıh, bu kanunların pratikte nasıl uygulanacağını inceler.
  • Müçtehit: Bir meselenin hükmünü bizzat asıl delillerden (Kur’an, Sünnet, İcma, Kıyas, vs.) çıkaracak seviyede ilim sahibi olan İslam alimi.
  • Talebe (Öğrenci) / Mukallid: Fıkhın delillerine derinlemesine nüfuz edecek imkânı veya ilmî birikimi olmayan, bu sebeple bir mezhebin veya âlimin görüşlerine uyan kimse.

Bu kavramları bilmek, bir meselenin nasıl hükme bağlandığını anlamak açısından oldukça önemlidir.


2. Hükme Ulaşma Sürecinde Ana Deliller

Bir fıkıh âlimi veya İslam hukukçusu, belirli bir konuda (örneğin yeni ortaya çıkan bir sosyal problem, teknolojik gelişme vb.) hüküm vermeden önce başvurması gereken belli başlı kaynaklara bakar. Bu kaynaklar arasında Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas ilk sırada gelir. Onlara “asıl” ya da “ana deliller” adı verilir.

2.1. Kur’an

Kur’an, İslam’ın birinci ve en asli kaynağıdır. Müslümanların inanç, ibadet, ahlak ve hukuk kuralları büyük ölçüde Kur’an’a dayanır. İslam hukukunda bir mesele değerlendirilirken ilk olarak Kur’an ayetleri incelenir.

  • Özellikleri:

    • Allah kelamıdır ve değiştirilemez.
    • Yaklaşık 6.236 ayet içerir (bu sayım bazı sure başlangıç besmelelerini dahil etme/etmeme farklılıklarından ötürü 6236-6239 arasında değişebilir).
    • Hukuki hükümler içeren ayet sayısı, İslam âlimleri arasında farklı rakamlarla ifade edilse de ortalama 500 civarındadır.
    • Ahlaki, itikadi ve ibadetle ilgili ayetlerin yanı sıra, muamelat (insanlar arası ilişkiler) ve ukubat (ceza) ile ilgili hükümleri de barındırır.
  • Kur’an’dan Hüküm Çıkarırken Dikkat Edilecek Noktalar:

    1. Nassın (metnin) açıklığı: Ayet açık ve netse, ayetin zahirine (görünen manasına) göre hüküm verilir.
    2. Muhkem ve Müteşabih: Müteşabih ayetler (manası tam net olmayan) mutlaka diğer Kur’an ve Sünnet verileriyle açıklanmalıdır.
    3. Siyak ve Sibak/Context (Bağlam): Ayetin iniş sebebi (esbab-ı nüzul) ve öncesi-sonrası dikkate alınmalıdır.
    4. Mekki ve Medeni Ayetler: Hükmün mahiyetinde ve uygulamasında farklılığa sebep olabilir.

2.2. Sünnet

Sünnet, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) söz, fiil ve takrirlerinin (onaylarının) bütünüdür. İslam hukukunda ikinci asli kaynaktır.

  • Sünnet Çeşitleri:

    1. Kavlî Sünnet: Hz. Peygamber’in sözle ifade ettiği emir, yasak, tavsiye vb. öğretiler.
    2. Fiilî Sünnet: Hz. Peygamber’in ibadet, muamelat, ahlak, gündelik hayattaki davranışları.
    3. Takrirî Sünnet: Peygamberimiz’in huzurunda yapılan veya kendisine aktarılan bir fiil karşısında sükût veya onay göstermesi.
  • Önemi:

    • Sünnet, Kur’an’ın uygulamalı biçimi olarak kabul edilir.
    • Bazı hükümlerde Kur’an’ın açıklamadığı detaylar, Sünnet tarafından netleştirilmiştir.
    • Müslümanlar ibadet yöntemlerini ve hukukî hükümleri Sünnet’ten öğrenir.
  • Sünnet’in Bağlayıcılığı:

    • Sünnet, Kur’an’la çelişmez; çünkü Hz. Peygamber, Kur’an’ın ilk yorumcusu ve uygulayıcısı olarak tavsiyelerde bulunmuştur.
    • Sahih (güvenilir) hadislerle sabit olan hükümler, Müslümanlar için bağlayıcıdır.

2.3. İcma

İcma, Hz. Peygamber’in vefatından sonra herhangi bir devirde yaşayan İslam âlimlerinin, dinî bir hüküm üzerinde fikir birliği etmesidir. “Ümmetin (alimlerin) ittifakı” anlamına gelir.

  • Yasal Dayanağı:

    • Kur’an’da “sizden önceki ümmetlerin peygamberleri ve onların ümmetleri” bahsinde esas alınan toplu doğruluk anlayışına, Sünnet’te “ümmetimin dalâlet üzerine birleşmeyeceği” (Tirmizî, 2167) hadisine dayanır.
    • İcma, Kur’an ve Sünnet’in işaret etmediği veya nasların açık olmadığı meselelerde bir toplu karar mekanizması şeklinde işlev görür.
  • İcma’nın Şartları:

    1. İtidalli ve Ehliyetli Alimlerin Birliği: Yani o çağdaki muteber İslam âlimlerinin oybirliği gerekir.
    2. Zamana ve Mekâna Bağlılık: İcma, bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşir; yeni bir çağda farklı âlimlerin farklı bir sonuca ulaşması mümkün olsa da klasik usulde önceki icmanın bağlayıcılığı kabul edilir.
    3. İfade Ediliş Biçimi: Açık onay veya zımni (susma veya itiraz etmeme) şeklinde olabilir.
  • Uygulamada Örnek: Sahabe döneminde Kur’an’ın kitap hâline getirilmesi konusunda icma oluşması bu kavramın en bilinen örneklerinden biridir.

2.4. Kıyas

Kıyas, İslam hukukunda “esas alınan bir hükmü, benzeri bir olaya ya da meseleye uygulamak” demektir. Kelime anlamı “ölçmek, karşılaştırmak, benzetmek”tir.

  • Dayanağı: Kur’an ve Sünnet’te belirli bir hükmün illetine (hukuki sebebine) bakılır. Yeni bir mesele bu illetle aynı veya benzer nitelikler taşıyorsa aynı hüküm bu yeni meseleye de uygulanır.

  • Şartları:

    1. Asl (Temel Kaynak): Hükmü Kur’an veya Sünnet’ten sabit olan olay veya nesne.
    2. Fer’ (Yeni Mesele): Hüküm aranılan yeni olay veya konu.
    3. İllettin Aynılığı: Asl ile fer arasındaki ortak hukuki sebep.
    4. Hüküm: Asl’da belirlenen sonucun aynı illet doğrultusunda fer’e de uygulanması.
  • Örnek: Kur’an’da şarap (hamr) haram kılınmıştır. Bunun haram kılınmasının illeti “sarhoş edip aklı giderme” olarak belirlenince, benzer etkiye sahip diğer içkilerin de haram olduğu kıyas yoluyla ortaya konur.


3. Tali Deliller ve Kullanım Alanları

İslam hukukunda sıklıkla zikredilen Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas’ın yanı sıra, diğer bazı deliller de zaman zaman başvurulan kaynaklardır. Bu tali ya da ikincil deliller, aslî delillerde açık bir hüküm bulunamadığında veya görüş ayrılığı ortaya çıktığında devreye girer.

3.1. İstihsan

İstihsan, sözlükte “güzel bulmak” anlamına gelirken fıkıh usulünde “daha güçlü bir delile dayanarak açık kıyasın terk edilmesi” şeklinde tanımlanır.

  • Uygulamada: Bir meselede kıyas yapılınca zorluk veya adaletsizlik ortaya çıkıyorsa, İslam’ın genel ilkesi (kolaylık sağlama, zaruriyetin giderilmesi, vs.) gereği başka bir kıyasa veya nasstaki bir karineye dayanarak ilk kıyas terk edilebilir.
  • Örnek: Hanefi mezhebinde, kira akdi ile ilgili bazı durumlarda “sözleşme feshi” meselesinde kolaylık sağlamak için istihsan uygulanır.

3.2. Mesalih-i Mürsele (Maslahat)

Mesalih-i mürsele, “umumi yarar (kamu faydası)” gözeterek hüküm verme anlamına gelir. Spesifik bir nas veya icma olmasa da toplumun menfaatlerini korumak amacıyla, şer’î ilkelerle çelişmeyecek şekilde çıkarılan hükümler bu kapsama girer.

  • Örnek: Trafik düzeni ile ilgili kuralların belirlenmesi (ışıklar, hız sınırı vb.). Kur’an veya Sünnet’te doğrudan trafik işaretleriyle ilgili bir hüküm olmasa da can ve mal emniyetini korumak temel bir maksattır. Bu bağlamda yetkili makamlar yeni kurallar koyarak toplumsal maslahatı gözetirler.

3.3. Örf

Örf, bir toplumda yaygın biçimde kabul edilen örf ve âdet kurallarıdır. Şer’i hükümlere ters düşmediği sürece İslam hukukunda dikkate alınabilir.

  • Örnek: Evlilikte mehir miktarının veya alışverişte belli usullerin geleneğe göre düzenlenmesi. Eğer örf, doğrudan İslam’ın yasakladığı bir hususu emretmiyorsa, bu örf geçerli bir düzenleme olarak kabul edilebilir.

3.4. Sahabe Kavli

Sahabe (Hz. Muhammed’in (s.a.v.) arkadaşları) dönemi, İslam’ın ilk neslini temsil eder. Onların bir meselenin hükmüne dair beyanları, “Sahabe Kavli” olarak adlandırılır.

  • Önem Derecesi: Sahabe nesli, Kur’an ve Sünnet’e en yakın kuşak olduğundan fıkhî görüşleri önemlidir.
  • Uygulamada: İcma derecesine ulaşmayan, “tek bir sahabeye ait görüş” şeklinde de olabilir. Sonraki müçtehitler bu görüşleri delil olarak dikkate alır.

3.5. İstishab

Kelime anlamı “beraberinde götürmek” olan istishab, “daha önce var olduğu bilinen bir durumun, aksine kesin delil bulunana kadar devam ettiğini kabul etmek” şeklinde tanımlanır.

  • Örnek: Bir malın temiz olduğu biliniyorsa, onun kirli veya necis olduğuna dair somut bir delil bulunana kadar temiz olduğu hükmüne devam edilir.

3.6. Sedd-i Zerai (Engellerin Kapatılması)

Zerai, “vesile, araç” anlamındadır. “Sedd-i zerai” ise “kötü yönde kullanılabilecek araçları ortadan kaldırmak veya önlemini almak” anlamındadır.

  • Felsefesi: Haram bir fiile yol açacak herhangi bir davranışın önceden engellenmesi.
  • Örnek: İçinde kumar oyunları oynanabileceği mukadder bir mekânın açılmasına izin vermemek.

4. Delillerin Hiyerarşisi ve Uygulama İlkeleri

İslam hukukunda hüküm çıkarma (ictihad) sürecinde önce Kur’an, sonra Sünnet, akabinde İcma ve Kıyas dikkate alınır. Eğer bu dört delilde açık bir hüküm veya dayanak bulunamazsa, âlimler tali delillere başvurabilir.

  1. Kur’an: En üstün ve muhkem delildir. Kesinliği kat’idir.
  2. Sünnet: Kur’an dışı özel bilgi ve pratiği içerir. Sahih hadisler, özellikle mütevatir hadisler kesin delil sayılır.
  3. İcma: Ehlince (alimlerce) kesin kabul görmüş bir hüküm günümüze kadar gelmişse, bu da bağlayıcıdır.
  4. Kıyas: Asıl hükmün illet benzerliğinden yola çıkarak yeni meselelere ışık tutar.
  5. Tali Deliller: İstihsan, Mesalih-i Mürsele, Örf vb. gibi yöntemler, yukarıdaki delillerde net cevap bulunamadığında devreye girer.

Bir meselede karar verilirken, metnin (nassın) zahiri esas alınır; ardından metodik yaklaşımlarla anlam genişletilir. Birbirine zıt görünen delillerde ise “nesh, tahsis, tevfîk (uzlaştırma)” gibi usul teknikleri kullanılarak tutarlı sonuçlar elde edilir.


5. İslam Hukukunda Hüküm Çeşitleri

Bir meselede delillere başvurup hükmü tespit ettikten sonra, genellikle beş büyük kategori içinde değerlendirilir: farz (vacip), müstehap (mendup), mubah, mekruh ve haram. İslam hukuk literatüründe bazı mezhepsel farklılıklar olsa da genel geçer tasnif böyledir.

5.1. Vacip/Farz

Farz (ya da vacip) kelimenin tam anlamıyla yapılması kesin olarak emredilen, terk edilmesi haram olan fiillerdir. Farzın çiğnenmesi halinde günah, yerine getirilmesi halinde sevap ve sorumluluktan kurtulma söz konusudur.

  • Örnek: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, haccetmek (imkânı olanlar için).

5.2. Müstehap (Mendup)

Müstehap, yerine getirilmesi dinen beğenilen, yapılmaması günah sayılmayan fiillerdir. Yapılırsa sevap vardır, terk edilirse cezai bir müeyyide yoktur.

  • Örnek: Nafile namazlar, ilim öğrenmek için seyahat etmek, gece teheccüd namazı kılmak.

5.3. Mubah

Mubah, yapılmasında veya yapılmamasında dinen bir sakınca bulunmayan eylemlerdir. Emir veya yasak söz konusu değildir.

  • Örnek: Su içmek, uyumak, helal yiyeceklerden yemek.

5.4. Mekruh

Mekruh, yapılması hoş karşılanmayan fiillerdir. Haram kadar kesin şekilde yasaklanmamıştır, ama terk edilmesi daha hayırlıdır. Hanefi âlimleri “tahrimen mekruh” (harama yakın mekruh) ve “tenzihen mekruh” (helale yakın mekruh) şeklinde ikiye ayırırlar.

  • Örnek: Ağızda yemek varken konuşmak, başkalarını rahatsız edecek kadar yüksek sesle gülmek, belli ibadetleri küçümseyici tutumlar vb.

5.5. Haram

Haram, kesin nasla veya kuvvetli delille yasaklanmış fiillerdir. Yapılması dinde büyük günah kabul edilir. Terk edilmesi farz (vacip) hükmündedir.

  • Örnek: Adam öldürmek, zina, içki içmek, yalan söylemek, kumar oynamak.

6. Uygulamalı Bir Örnek: Kıyas ve İcma ile Hüküm Verme

Modern zamanlarda sıkça tartışılan örneklerden biri; kredi kartı kullanımı sonucunda gecikme faizi veya enflasyona karşı mal değerinin güncellenmesi konusudur. Kur’an ve Sünnet’te direkt “kredi kartı’ndan doğan faiz” ifadesi geçmez, ancak “riba (faiz) yasağı” vardır.

  1. Kur’an’daki Dayanak:

    • “Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır.” (Bakara Suresi, 2/275).
    • Faizin haram olduğu kategorik olarak Kur’an’da açık hükümle bellidir.
  2. Sünnet’teki Dayanak:

    • Hz. Peygamber (s.a.v.), hem altı çeşit ribayı (altın, gümüş, buğday, arpa, hurma, tuz) hem de faizli işlemleri açıkça yasaklamıştır.
  3. İcma:

    • Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin dönemlerinden itibaren, borç üzerinden fazladan alınan meblağın faiz olduğuna dair ilmî konsensüs (icma) oluşmuştur.
  4. Kıyas Uygulaması:

    • Yeni bir ödeme aracı olan “kredi kartı” üzerinden alınan gecikme faizi, tarihteki “borç üzerinden fazladan alınan ücret” ile aynı illete sahiptir: borcu ödeyemeyen kimseden, ek bir meblağ talep etmek.
    • Dolayısıyla kıyasen, kredi kartı borcuna gecikme bedeli eklenmesi de ribanın bir alt türü olarak değerlendirilir.

Bu örnek, İslam hukukunda yeni bir uygulamanın (kredi kartı) hükmünü belirlerken Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas’ın nasıl devreye girdiğini göstermektedir.


7. Özet Tablo

Aşağıdaki tabloda, İslam hukukunda bir hükme ulaşmak için ana deliller, tanımları ve kullanım örnekleri özet halinde verilmiştir:

Delil Tanımı Kullanım / Örnek
Kur’an İslam’ın kutsal kitabı, Allah kelamı Şarap yasağı, miras payları, namaz vakitlerinin temel çerçevesi
Sünnet Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleri Namazın nasıl kılınacağı, zekâtın hangi mallardan verileceği
İcma Müçtehit âlimlerin bir mesele üzerinde fikir birliği Dört halife dönemindeki Kur’an’ın mushaf hâline getirilmesi, savaş ganimetlerinin paylaştırılması
Kıyas İlleti ortak olan hükmü benzer olaya uygulama Sarhoş edici her türlü maddenin haram görülmesi (alkollü içeceklerin haram oluşu)
İstihsan Kıyasın zahirini terk edip daha uygun bir delile göre hüküm verme Hanefi fıkhında kira sözleşmesinde bazı kolaylaştırıcı hükümler
Mesalih-i Mürsele Toplum yararını gözeterek, naslara ters düşmeyecek şekilde hüküm koyma Trafik kuralları, çevre kirliliğine karşı düzenlemeler
Örf Toplumsal âdetlerin, dinî hükümlere aykırı olmadığı sürece kabulü Mahalli evlilik gelenekleri, ticari sözleşmelerdeki geleneksel hükümler
Sahabe Kavli Hz. Peygamber dönemi sahabelerin görüşleri Bölgelerdeki bazı uygulamaların dayanağı olarak sahabenin sözü (örneğin Ebu Bekir veya Ömer’in (r.a) görüşleri)
İstishab Mevcut bir durumun aksine delil bulunmadıkça geçerliliğini sürdürmesi Bir kimsenin temiz sayılması, bir malın helal kabul edilmesi (aksine kanıt yoksa)
Sedd-i Zerai Kötü sonuçlara yol açabilecek davranışları önleme Kumar oynanabilecek bir mekânın kapatılması veya kısıtlanması

8. Sonuç ve Kısa Özet

İslam hukukunda (fıkıhta) 1 hükme ulaşırken başvurulan kaynaklar, yaklaşık 14 asrı aşkın süredir Müslüman âlimler tarafından titizlikle incelenmiş, yorumlanmış ve uygulanmıştır. Bu kaynakların en temel ve asıl olanları; Kur’an ve Sünnettir. Bu ikisinin ardından İcma ve Kıyas devreye girer. Daha sonra istihsan, mesalih-i mürsele, örf, sahabe kavli, istishab, sedd-i zerai gibi tali yöntemler kullanılarak hüküm verme süreci şekillendirilir.

Burada amaç, İslam’ın değişmez temel değerlerini muhafaza etmek ve sürekli değişen sosyal, toplumsal ve teknolojik şartlara adil, kolaylaştırıcı ve faydayı gözeten çözümler üretebilmektir. Modern çağda bir fıkıh müçtehidinin veya âliminin karşısına çıkan sorunlar (organ nakli, tüp bebek, yapay zekâ, dijital para vb.) doğrudan Kur’an ve Sünnet’te yer almasa bile, bu deliller ve usuller çerçevesinde incelenerek bir hükme bağlanır.

  • Hüküm verme sürecinin özeti:
    1. Kur’an ve Sünnet’te açık bir beyana bak.
    2. Açık bir beyan yoksa, icma ve kıyas gibi yöntemlerle benzer durumları araştır.
    3. Bu kaynaklarda da açık hüküm bulunamadığında, tali deliller arasından istihsan, mesalih-i mürsele, örf vb. devreye sok.
    4. Elde edilen sonuç “İslam’ın genel ilkelerine” (adalet, zararı gidermek, kolaylaştırmak, ahlaki açıdan toplumu korumak vb.) uygun olmalı.

Sonuç olarak, İslam hukuku oldukça sistematik bir şekilde yapılandırılmıştır. Hüküm çıkarma süreci meselelerin hafife alınmasını önler, hızlı ve düşüncesiz kararlar verilmemesi için sağlam ve bilimsel ölçütler koyar. Bu ölçütler sayesinde farklı zamanlara ve farklı mekânlara yönelik yeni hükümlerin, İslam’ın ruhuna ve esas prensiplerine uygun şekilde belirlenmesi amaçlanır.


@sorumatikbot