Kurtuluş Savaşı’ndan önce çıkan yararlı ve zararlı cemiyetler
Kurtuluş Savaşı’ndan Önce Çıkan Yararlı ve Zararlı Cemiyetler
Yararlı Cemiyetler
Kurtuluş Savaşı öncesinde Anadolu’da ve Trakya’da kurulan bazı cemiyetler, milli mücadeleye destek olmak amacıyla kurulmuştur. Bu cemiyetler genelde halkın örgütlenip işgal güçlerine karşı direnişi organize etmesine yönelik çalışmalarda bulunmuşlardır.
-
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti:
- Amacı: Türk milletinin bağımsızlığını ve vatan bütünlüğünü korumak.
- Faaliyetleri: Milli iradenin egemenliğini savunmuş ve halkı işgallere karşı direnç göstermeye çağırmıştır.
-
Redd-i İlhak Cemiyeti:
- Amacı: İzmir ve çevresinin işgaline karşı direnmek.
- Faaliyetleri: Halkı işgallere karşı bilgilendirerek organize etmiştir.
-
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti:
- Amacı: Trakya’nın Yunan işgaline karşı direnişini sağlamak.
- Faaliyetleri: Askeri ve sivil direnişi organize etmiştir.
-
Milli Kongre Cemiyeti:
- Amacı: Türk halkının haklarını uluslararası platformlarda savunmak.
- Faaliyetleri: Basın yoluyla ve temsilciler göndererek çalışmalar yapmıştır.
Zararlı Cemiyetler
Zararlı cemiyetler genellikle işgal güçleri lehine çalışmış veya Osmanlı Devleti’nin zayıflatılmasına hizmet etmiştir. Bu cemiyetler milli mücadeleye zarar verici niteliktedir.
-
Hürriyet ve İtilaf Fırkası:
- Amacı: İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne rakip olmak, işgal güçleriyle işbirliği yapmak.
- Faaliyetleri: Osmanlı hükümeti üzerinde etkili olmuş ve milli mücadeleyi baltalamaya çalışmıştır.
-
Kürt Teali Cemiyeti:
- Amacı: Doğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak.
- Faaliyetleri: Bölgedeki milliyetçi hareketleri zayıflatmaya çalışmıştır.
-
İngiliz Muhipleri Cemiyeti:
- Amacı: İngiltere’nin himayesinde bir düzen kurulmasını sağlamak.
- Faaliyetleri: Osmanlı Devleti’nin İngiltere tarafından korunmasını savunmuştur.
-
Azınlık Cemiyetleri (Rum ve Ermeni cemiyetleri gibi):
- Amacı: Azınlıkların bağımsızlığını sağlamak ve Türkiye topraklarından pay almak.
- Faaliyetleri: Çeşitli bölgelerde isyanlar ve ayaklanmalar çıkarmışlardır.
Sonuç
Kurtuluş Savaşı öncesinde Türkiye’de hem yararlı hem de zararlı çeşitli cemiyetler faaliyet göstermiştir. Yararlı cemiyetler, milli mücadeleyi desteklerken, zararlı cemiyetlerse genellikle işgal güçleri ve Osmanlı Devleti’ni zayıflatma amacı güden unsurlar olarak tarih sahnesinde yer almışlardır. Bu cemiyetlerin etkileri, Kurtuluş Savaşı’nın sonuçlarını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini doğrudan etkilemiştir.
Mondros ateşkes antlaşması
Mondros Ateşkes Antlaşması
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan ve Osmanlı Devleti’nin resmen savaş halini sona erdiren antlaşmadır. 30 Ekim 1918’de imzalanan bu antlaşma, Osmanlı Devleti’nin yenilgisini kabul ettiği ve savaştan çekildiği bir belgedir. Antlaşmanın imzalanması, Osmanlı topraklarının İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesini kolaylaştırmış ve ülkenin fiilen dağılış sürecini hızlandırmıştır.
Antlaşmanın Koşulları
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın şartları oldukça ağır ve Osmanlı Devleti’nin egemenliğini kısıtlayıcı nitelikteydi. İşte antlaşmanın bazı önemli maddeleri:
-
Boğazların Kontrolü: Boğazların İtilaf Devletleri tarafından işgali öngörülmüştür. Bu, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın kontrolünü kaybetmek anlamına geliyordu.
-
Ordunun Terhisi: Osmanlı ordusunun hızla terhis edilmesi ve silahlarının teslim edilmesi şart koyuldu.
-
Demiryollarının Kontrolü: Stratejik noktaların ve demiryollarının denetimi İtilaf Devletlerine bırakılmıştır.
-
Filoğa El Koyma: Osmanlı donanmasının İtilaf Devletleri’ne teslim edilmesi ve savaş gemilerinin kontrol altına alınması gerekti.
-
Toros Tünelleri: Toros dağlarındaki tünellerin ve çeşitli geçitlerin kontrolü yine İtilaf Devletlerine geçmiştir.
-
İşgal Hakkı: İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durum tespit ettiklerinde herhangi bir Osmanlı toprağını işgal etme hakkına sahip olmuşlardır.
-
Vilayet-i Sitte: Doğu Anadolu’da bulunan altı vilayetin (Vilayet-i Sitte: Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas ve Bitlis) kontrolü özel bir statüde bırakıldı. İtilaf Devletlerine burada karışıklık durumunda müdahale hakkı verilmiştir.
Antlaşmanın Sonuçları ve Etkileri
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti için ağır sonuçlar doğurdu ve milletin bağımsızlık mücadelesi sürecini tetikledi. Bu antlaşmanın sonuçları ve etkileri aşağıda sıralanmıştır:
-
Siyasi Disintegrasyon: Osmanlı Devleti’nin siyasi ve askeri varlığının sona erdirilmesi ve devletin fiilen parçalanması söz konusu oldu.
-
İşgaller: İtilaf Devletleri, antlaşmanın işgal hakkını kullanarak Anadolu’da çeşitli noktaları işgal etmeye başladılar. Özellikle İzmir’in Yunanlar tarafından işgali, tepkiye yol açtı.
-
Millî Mücadele’nin Fitili: Antlaşmanın ağır koşulları, halkta büyük huzursuzluk yarattı ve bu durum, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından Milli Mücadele’nin başlatılması için bir zemin hazırladı.
-
Direniş Hareketleri: Anadolu’da yerel direniş hareketleri başladı ve zamanla bu hareketler ülke genelinde örgütlenerek Kurtuluş Savaşı’na dönüştü.
Sonuç
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getiren ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini hazırlayan bir dönemeç oldu. Bu antlaşmanın koşulları, Türk milletinin bağımsızlık için mücadele etmesi gerektiğini gösteren somut sebep oldu. Antlaşmanın hemen ardından başlayan işgaller ve Osmanlı’nın çözülme süreci, Türk Kurtuluş Savaşı’nın dinamiklerini oluşturan başlıca etmenler arasında yer aldı.
Misaki milli hakkında bilgiler
Misak-ı Millî Hakkında Bilgiler
Misak-ı Millî (Ulusal Yemin), Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik haklarını belirleyen ve Kurtuluş Savaşı’nın siyasi hedeflerini ortaya koyan temel ilkeler bütünüdür. Bu ilkeler, 28 Ocak 1920’de Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmiş ve 17 Şubat 1920’de resmen ilan edilmiştir. Misak-ı Millî, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı sonrasında karşılaştığı şartlara yanıt olarak, milli sınırlar içinde tam bağımsız bir Türkiye yaratma hedefini taşır.
Misak-ı Millî’nin Maddeleri
Misak-ı Millî’nin temel maddeleri şu şekildedir:
-
Sınırlar: Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı tarihte düşman işgali altında olmayan topraklar, Türk milliyetinin yaşadığı vatan olarak kabul edilmiştir.
-
Arap Toprakları: Ateşkes sırasında Arap nüfusun çoğunlukta olduğu, Arap toprakları üzerindeki Osmanlı egemenliği sona ermiştir. Ancak, halkın kendi geleceğine karar vermesine izin verilmelidir.
-
Batı Trakya: Batı Trakya’nın hukuki durumu, serbest bir halkoylaması ile belirlenmelidir.
-
Kars, Ardahan ve Batum: Kars, Ardahan ve Batum’un durumu için halkoylaması ile olsun, kendi özgür iradeleriyle karar verilmelidir.
-
Boğazlar: İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanmalıdır. Bu yerlerin durumu ise Boğazlar için diğer devletlerin de kabul edeceği bir düzenleme olmalıdır.
-
Azınlık Hakları: Azınlık hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halklara sağlanan hakların aynı düzeyde olması koşuluyla kabul edilecektir.
-
Ekonomik Bağımsızlık ve Kapitülasyonlar: Tam bağımsızlık bir hedef olarak kabul edilir ve ekonomik kalkınma önündeki engellerin kaldırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Misak-ı Millî’nin Önemi ve Etkileri
-
Bağımsızlık: Misak-ı Millî ilkeleri, Türk milletinin tam bağımsızlık ve egemenlik isteminin açık bir ifadesidir. Bu ilkeler, Kurtuluş Savaşı’nın temel siyasi hedeflerini oluşturmuştur.
-
Ulusal Sınırlar: Türkiye’nin milli sınırlarını belirleyen bu belgede yer alan ilkeler, Lozan Barış Antlaşması’nın temelini oluşturmuştur.
-
Türk Milletinin Kararlılığı: Misak-ı Millî, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde hareket ederek ulusal bağımsızlık için gösterdiği kararlılığı simgeler.
-
Uluslararası Tanınırlık: Özellikle Lozan Antlaşması’nda Misak-ı Millî ilkelerinin birçoğu kabul edilerek uluslararası bir tanınırlık kazanmıştır.
Sonuç
Misak-ı Millî, Türk milletinin milli egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğü konularında sahip olduğu kararlılığı ve iradeyi ifade eden ve Kurtuluş Savaşı’nın siyasi manifestosu niteliğinde olan bir belge olarak tarihteki yerini almıştır. Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde bir dönüm noktası olarak kabul edilen bu belge, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yol haritası olmuştur. Misak-ı Millî, gelecekteki Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının ve bağımsızlık anlayışının temelini atan bir mihenk taşıdır.
Bmm hakkında bilgiler
Harbiye Nezareti (Hmm) Hakkında Bilgiler
Harbiye Nezareti, Osmanlı İmparatorluğu’nda askeri işlerden sorumlu bakanlık olup bugünkü anlamda Milli Savunma Bakanlığı’nın karşılığıdır. “Hmm” şeklinde bir kısaltma kullanılmamakla birlikte, “Harbiye” kelimesinin eski dildeki kullanımıyla bağlantılı olarak zaman zaman yanlış anlamalar olabilir. Harbiye Nezareti, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde askeri reformlar ve modernizasyonlar için kurulan bir teşkilattır ve askeri yönetim, modernizasyon ve reform süreçlerinde önemli bir rol oynamıştır.
Tarihçesi
-
Kuruluş ve Gelişim: Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik dönemde askeri işleri, bizzat padişah ve sadrazam tarafından yönetilirdi. Ancak Osmanlı askeri sisteminin modernize edilme ihtiyacı doğunca, 19. yüzyılda Harbiye Nezareti kuruldu.
-
Reformlar: Özellikle Tanzimat Dönemi’nde (1839-1876) Harbiye Nezareti, Osmanlı ordusunun modernizasyonu ve reformu konusunda kritik çalışmalar yapmıştır.
-
Son Dönem ve İttihat ve Terakki Etkisi: II. Meşrutiyet (1908) sürecinde ve sonrasında Harbiye Nezareti, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkisiyle daha politize olmuş ve askeri modernizasyon çalışmaları hız kazanmıştır.
Fonksiyonları
-
Askeri Yönetim: Osmanlı ordusunun genel komuta kontrolü ve askeri politikaların belirlenmesi Harbiye Nezareti’nin asli görevleri arasındaydı.
-
Modernizasyon ve Teknoloji: Askeri personelin eğitimi, silah ve teçhizat modernizasyonu, askeri fabrikaların ve tersanelerin yönetimi bu nezaretin sorumlulukları arasındaydı.
-
Savaş Dönemleri: Savaş zamanlarında orduya gerekli teknik ve stratejik desteği sağlamak, askeri sevkiyatı ve lojistik desteği düzenlemek bu bakanlığın görevlerindendi.
Önemli İsimler
-
Enver Paşa: I. Dünya Savaşı sırasında Harbiye Nazırı olarak görev yapmış ve Osmanlı ordusunun modernizasyonunda etkili olmuştur.
-
Mahmut Şevket Paşa: Özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde önemli bir askeri lider ve reformcudur.
Sonuç
Harbiye Nezareti, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde askeri reformlar ve modernizasyon çalışmalarının merkezi olmuş ve imparatorluğun askeri alandaki yeniden yapılanma çabalarının odak noktası haline gelmiştir. Ancak Batı’da hızla gelişen askeri teknolojilere ve sanayi devrimlerine karşı Osmanlı’nın gecikmeli tepkisi, bu reformların yeterince etkili olamamasına sebep olmuştur. Harbiye Nezareti’nin çabaları, Osmanlı’nın son dönem askeri tarihinin ve cumhuriyetin kuruluş sürecindeki askeri mirasın anlaşılması açısından önemlidir.
Büyük millet meclisi hakkında bilgiler
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hakkında Bilgiler
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti’nin yasama organıdır ve ulusal egemenliğin temsil edildiği en üst makamdır. TBMM, 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da kurulmuş ve Türkiye’nin bağımsızlığına giden yolda kritik bir rol oynamıştır.
Tarihçesi ve Kuruluşu
-
Kurtuluş Savaşı Dönemi: TBMM’nin kurulması, Türk halkının işgale ve Osmanlı hükümetinin yetersizliğine karşı gösterdiği bir tepkidir. Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da işgal altında çalışamaz hale gelmesi üzerine Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açılmıştır.
-
Egemenlik İlkesi: TBMM, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesiyle doğmuş ve bu ilke Anayasa’da da yer alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinden biri olmuştur.
-
Kurtuluş Savaşı’nın Yönetimi: TBMM, Kurtuluş Savaşı sırasında askeri seferberlik, mali kaynakların düzenlenmesi ve diplomatik girişimlerle Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini yönetmiştir.
Görevleri ve Yetkileri
-
Yasa Yapma: TBMM, Türkiye’nin kanunlarını yapma yetkisine sahip en yüksek makamdır. Bu yasalar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası çerçevesinde hazırlanır ve yürürlüğe girer.
-
Hükümeti Denetleme: Meclis, hükümetin çalışmalarını denetler, güvenoyu verir ve gerektiğinde gensoru ile hükümeti düşürebilir.
-
Bütçe Onayı: Türkiye’nin yıllık devlet bütçesi TBMM tarafından incelenir ve onaylanır.
-
Anayasa Değişiklikleri: Anayasal değişiklikler de TBMM’nin yetkisindedir. Önemli anayasa değişiklikleri için mecliste nitelikli çoğunluk aranır.
TBMM’nin Yapısı
-
Tek Meclisli Sistem: TBMM, tek meclisli bir yasama organıdır. Milletvekilleri genel seçimlerle belirlenir.
-
Milletvekilleri: Meclis üyeleri, genel oyla seçilmiş milletvekillerinden oluşur ve seçimler dört yılda bir yapılır.
-
Başkanlık Divanı: TBMM Başkanlığı ve yardımcıları, başkanlık divanı tarafından idare edilir. Başkan, toplantıları yönetir ve meclisin düzenli çalışmasından sorumludur.
TBMM’nin Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Yeri
-
Demokrasi: TBMM, Türkiye’nin demokratik yapısının temel taşlarından biridir ve ulusal egemenliğin en yüksek ifadesidir.
-
Cumhuriyetin Temeli: Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk inkılaplarının gerçekleştirilmesinde önemli bir rol üstlenmiştir.
-
Uluslararası Temsil: TBMM, Türkiye’nin uluslararası alandaki yasama faaliyetlerini ve temsilini organize eder.
Sonuç
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin iradesini temsil eden, yasama, denetim ve bütçe onayı gibi kritik görevleri yerine getiren bir kurumdur. Tarih boyunca, Türkiye’nin bağımsızlık, modernleşme ve demokratikleşme çabalarının merkezinde yer almış olan TBMM, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yapı taşlarından biri olarak görevine devam etmektedir. TBMM’nin kuruluşu ve işleyişi, modern Türkiye’nin inşasında önemli bir mihenk taşı olmuştur.
@Yüsra_Kaner’ın sorduğu gibi, TBMM’nin tarihi ve bu süreçte oynadığı rol, özellikle inkılâp tarihi konularında ortaöğretim öğrencileri için önemli bir konudur ve bu bilgiler, Türkiye’nin modern tarihini anlamada yardımcı olacaktır.
Kuvayi milliye hakkında bilgi
Kuvâ-yi Milliye Hakkında Bilgi
Kuvâ-yi Milliye, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında ülkenin işgaline karşı ortaya çıkan yerel direniş örgütlenmelerine verilen isimdir. Bu sivil direniş güçleri, işgalci kuvvetlere karşı Türk halkının bağımsızlık mücadelesinin sembolü haline gelmiştir.
Tarihçesi
-
I. Dünya Savaşı Sonrası Durum: I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun mağlup olmasıyla birlikte Anadolu toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başlandı. Bu durum halk arasında tepki uyandırdı ve bağımsızlık arzusu ön plana çıktı.
-
ilk Kuruluş: Kuvâ-yi Milliye’nin ilk birimleri, Batı Anadolu’da Yunan işgaline karşı direniş amacıyla 1919 yılında kurulmuştur. Bu kuvvetler, genellikle yerel halk tarafından oluşturulmuş silahlı gruplardı.
-
Mustafa Kemal ve Kurtuluş Mücadelesi: Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’yi başlattığında, Kuvâ-yi Milliye güçleri onun liderliğinde örgütlendi ve milli ordunun temelini oluşturdu.
Amaçları
-
İşgale Direniş: Başta Yunan işgali olmak üzere, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yaşanan düşman işgaline karşı direnmek.
-
Milli Birlik ve Beraberlik: Türk milletini bir arada tutarak milli şuur oluşturmaya çalışmak.
-
Bağımsızlık ve Egemenlik: Türk milletinin kendi kaderini tayin etme hakkını savunmak ve bağımsız bir devlet kurmak.
Özellikleri
-
Yerel ve Gönüllü: Genellikle yerel halktan oluşan gönüllü birliklerdir. Silah ve mühimmatın yetersiz olduğu bir dönemde, köylülerin ve kasabalardaki sivil halkın katılımıyla oluşturulmuştur.
-
Lojistik ve Harekat: Kuvâ-yi Milliye birlikleri lojistik açıdan zayıf olmalarına rağmen, gerilla taktikleri kullanarak işgalcilere karşı etkili direnç göstermiştir.
-
Irregular Savaş: Eğitimli ve düzenli ordu birlikleri olmadan, daha çok düzensiz veya yarı düzenli savaş teknikleri ile mücadele etmişlerdir.
Kuvâ-yi Milliye’nin Sonu ve Düzenli Orduya Geçiş
-
Yararlılıkları: Kuvâ-yi Milliye, özellikle 1920 yılında düşman ilerleyişini yavaşlatarak ve milletin moralini yükselterek bağımsızlık mücadelesine katkıda bulunmuştur.
-
Sınırları ve Sıkıntılar: Ancak, düzenli ordular karşısında uzun vadeli bir çözüm olamayacakları için ve bazı bölgelerde disiplinsizlik ve denetimsizlik sorunları yaşandığından dolayı Mustafa Kemal Atatürk, düzenli orduya geçiş sürecini başlatmıştır.
-
Düzenli Orduya Entegrasyon: 1920 yılının sonları ve 1921 yılında alınan kararlarla Kuvâ-yi Milliye birlikleri lağvedilmiş ve yerlerini düzenli ordu birlikleri almıştır. Bu süreçte birçok Kuvâ-yi Milliye mensubu, düzenli ordunun saflarına katılmıştır.
Sonuç
Kuvâ-yi Milliye, Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk dönemecinde kritik bir rol oynamış, halkın işgallere karşı bağımsızlık ve özgürlük adına verdiği mücadelenin sembolü olmuştur. Bu yerel direniş hareketi, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde, her türlü zorluğa rağmen bağımsız bir geleceğe yürüyüşünün başlangıcını temsil eder. Kuvâ-yi Milliye’nin fedakarlıkları, modern Türkiye’nin temellerinin atılmasında önemli bir yere sahiptir.
Milli mücadele hazırlık dönemi ve Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı
Milli Mücadele Hazırlık Dönemi ve Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve ardından gelişen olaylar, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en kritik dönemlerinden birini oluşturur. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal altındaki topraklarının savunulması ve kurtuluşu için atılan ilk somut adımları içerir.
Tarihçesi ve Önemi
-
Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918): Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan bu antlaşma, Osmanlı’nın teslimiyetini ve Anadolu üzerindeki işgal planlarını resmiyete dökmüştür.
-
Anadolu’daki Tepki: İşgal fiili olarak uygulanmaya başlandığında, Anadolu’da millî direniş hareketleri doğal bir tepki olarak ortaya çıktı ve çeşitli bölgelerde yerel direniş grupları oluştu.
Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı
-
19 Mayıs 1919: Mustafa Kemal Atatürk, 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıkmış ve böylece Türk Kurtuluş Savaşı’nın hazırlık dönemini başlatmıştır. Bu tarih, bağımsızlık ve ulusal egemenlik yolunda atılan ilk adım olarak kabul edilir.
-
Görev ve Yetkiler: Resmi görevi Karadeniz’deki huzursuzlukları incelemek ve önlemek olsa da, Mustafa Kemal’in gerçek amacı ulusal direnişi örgütlemek ve bağımsızlık mücadelesini başlatmaktı.
Milli Mücadele’nin Hazırlık Aşamaları
-
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919): Mustafa Kemal, Amasya’da Rauf Orbay, Refet Bele gibi isimlerle bir araya gelerek ulusal direnişi şekillendiren bu genelgeyi yayımlamıştır. Genelge, “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” fikrini ortaya koymuştur.
-
Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919): Erzurum’da düzenlenen bu kongrede, vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının korunması gerektiği vurgulanmıştır. Milli sınırların korunması ve manda fikrinin reddedilmesi kararlaştırılmıştır.
-
Sivas Kongresi (4 - 11 Eylül 1919): Tüm ulusal güçlerin birleştirilmesi amacıyla düzenlenen Sivas Kongresi, Mustafa Kemal’in liderliğinde gerçekleşmiş ve Erzurum Kongresi kararları benimsenmiştir. Ayrıca, Temsil Heyeti oluşturularak milli mücadelenin merkezi bir organ tarafından yönetilmesi sağlanmıştır.
-
Ulusal Organizasyon: Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasıyla tüm ulusal direniş güçleri bir bayrak altında toplanarak organize edilmiştir.
Gelişmelerin Sonuçları
-
Misak-ı Milli (28 Ocak 1920): Osmanlı Meclisi tarafından kabul edilen bu kararlar, milli sınırları ve milli hedefleri resmi olarak belirlemiştir. İstanbul’un resmen işgal edilmesine yol açan bu kararlar, TBMM’nin kurularak milli egemenliğe dayalı bir devletin temellerinin atılmasına zemin hazırlamıştır.
-
TBMM’nin Açılması (23 Nisan 1920): Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla milli irade, merkezi bir otorite tarafından resmen temsil edilmeye başlanmış ve bağımsızlık mücadelesi meclis tarafından yürütülmüştür.
Sonuç
Milli Mücadele’nin hazırlık dönemi, Osmanlı’nın dağılış süreci sonrasında Türk milletinin yeniden diriliş ve bağımsızlık yolunda attığı önemli adımların bütünüdür. Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve sonrasında yürüttüğü planlı faaliyetler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun temel taşlarını oluşturmuştur. Bu süreç, Türk tarihindeki en kritik ve belirleyici dönemlerden biri olarak, modern Türkiye’nin inşa edilmesinde anahtar rol oynamıştır.